اَلْعَقْيُ [el-ʹaḵy] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Henüz tevellüd eden çocuğun fazlasını ihrâc eyleyecek nesne içirmek maʹnâsınadır, ʹArablar bal içirirler; yukâlu: عَقَاهُ يَعْقِيهِ عَقْيًا إِذَا سَقَاهُ
اَلْعِقْيُ [el-ʹiḵy] (ʹayn’ın kesriyle) Henüz tevellüd eden çocuğun karnından çıkan fazlaya denir; cemʹi أَعْقَاءٌ [aʹḵâ΄] gelir.
اَلْعَقْيُ [el-ʹaḵy] (ʹayn’ın ethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Sabî zikr olunan necâseti ihdâs etmek; yukâlu: عَقَى الصَّبِيُّ يَعْقِي عَقْيًا إِذَا أَحْدَثَ أَوَّلَ مَا يُحْدِثُ وَبَعْدَ ذَلِكَ مَا دَامَ صَغِيرًا
اَلْعِقْيُ [el-ʹiḵy] (ʹayn’ın kesri ve ḵâf’ın sükûnuyla) Şol necâsettir ki sabî taʹâm ekl etmezden evvel ihdâs eder; yukâlu: “أَحْرَصُ مِنْ كَلْبٍ عَلَى عِقْيِ صَبِيٍّ” Nitekim emer kuzu necâsetine ve emerkulan necâsetine رَدَجٌ [redec] derler râ΄-i mühmele ile ve cîm’le ʹalâ-mâ merre.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı