اَلْفَلْوُ [el-felv] (fâ’nın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) ve
اَلْفَلَاءُ [el-felâ΄] (عَطَاءٌ [ʹaṯâ΄] vezninde) Çocuğu yâhûd sâ΄ir yavruyu memeden çekip ayırmak, ʹalâ-kavlin memeden kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: فَلَا الصَّبِيَّ وَالْمُهْرَ يَفْلُو فَلْوًا وَفَلَاءً إِذَا عَزَلَهُ عَنِ الرَّضَاعِ أَوْ فَطَمَهُ Ve kılıçla çalmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَلَاهُ بِالسَّيْفِ إِذَا ضَرَبَهُ بِهِ Ve seyr ü sefer eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: فَلَا زَيْدٌ إِذَا سَافَرَ Ve baʹde’l-cehâlet ʹâkıl ve hüşyâr olmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَلَا الرَّجُلُ إِذَا عَقَلَ بَعْدَ جَهْلٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı