el-fekâhet ~ اَلْفَكَاهَةُ

Kamus-ı Muhit - الفكاهة maddesi

اَلْفَكَهُ [el-fekeh] (fethateynle) ve

اَلْفَكَاهَةُ [el-fekâhet] (كَرَامَةٌ [kerâmet] vezninde) Bir adam hoş-tabʹ ve beşûş ve latîfe-gûy olmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَكِهَ الرَّجُلُ فَكَهًا وَفَكَاهَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ فَكِهًا Ve bir nesne pek hoşuna gelip pesend ve taʹaccüb kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَكِهَ مِنْهُ إِذَا تَعَجَّبَ

اَلْفَكِيهَةُ [el-fekîhet] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) ve

اَلْفُكَاهَةُ [el-fukâhet] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) Latîfeye ve hoş-âyende kelâma denir, mizâh gibi; tekûlu: مَا كَانَ ذَلِكَ مِنِّي إِلَّا فَكِيهَةً وَفُكَاهَةً أَيْ مِزَاحًا وَمُلَاحَةً

Vankulu Lugatı - الفكاهة maddesi

اَلْفَكَاهَةُ [el-fekâhet] (fâ’nın fethi vekâf’ın kezâlik tahfîfiyle) Bir kimse hüsn-i huluk üzere olup latîfe-gûy olmak; tekûlu: فَكِهَ الرَّجُلُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ طَيِّبَ النَّفْسِ مَزَّاحًا

اَلْفُكَاهَةُ [el-fukâhet] (fâ’nın zammı vekâf’ın tahfîfiyle) Latîfe etmek, mizâh maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı