اَلْقَرْنُوَةُ [el-ḵarnuvet] (ḵâf’ın fethi ve nûn’un zammıyla) هَرْنُوَةٌ [hernuvet] dedikleri nebâta denir ki ḵalenbek taʹbîr ettikleridir yâhûd başka bir nebât adıdır. Ve işbu قَرْنُوَةٌ [ḵarnuvet] ve هَرْنُوَةٌ [hernuvet] kelimelerinin عَرْقُوَةٌ [ʹarḵuvet] ve عَنْصُوَةٌ [ʹanṡuvet] ve تَرْقُوَةٌ [terḵuvet] ve ثَنْدُوَةٌ [šamp;enduvet] kelimelerinden gayrı nazîrleri yoktur.
اَلْقَرْنُوَةُ [el-ḵarnuvet] (ḵâf’ın fethi ve râ’nın sükûnu ve nûn’un zammı ile) Şol ottur ki yaprağı bozdur,حَنْدَقُوقٌ [ḩandeḵûḵ] yaprağına benzer, kum nihâyet bulduğu yerlerde biter. Ve bu vezn üzere kelâm-ı ʹArabda ism gelmemiştir illâ تَرْقُوَةٌ [terḵuvet] ve عَنْصُوَةٌ [ʹanṡuvet] ve ثَنْدُوَةٌ [šamp;enduvet] gelmiştir. Ve تَرْقُوَةٌ [terḵuvet] boyun dibinde olan köprücük kemiğine derler. Ve عَرْقُوَةٌ [ʹarḵuvet] kova ağzında olan ağaca derler. Ve عَنْصُوَةٌ [ʹanṡuvet] başta müteferrik olan kıllardır ki yer yer bâkî kalmış ola. Ve ثَنْدُوَةٌ [šamp;enduvet] meme etine derler, لَحْمُ الثَّدْيِ maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı