el-ḵarûr ~ اَلْقَرُورُ

Kamus-ı Muhit - القرور maddesi

اَلْقَرُورُ [el-ḵarûr] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Soğuk suya denir; tekûlu: شَرِبْتُ قَرُورًا أَيْ مَاءً بَارِدًا Ve şol hatuna ıtlâk olunur ki kendisinden bûse ve kurbân talebine dâ΄ir muʹâmelede mümânaʹat eylemeyip ârâm ve sükûnet üzere ola; yukâlu: إِمْرَأَةٌ قَرُورٌ إِذَا كَانَتْ تَقَرُّ لِمَا يُصْنَعُ بِهَا لاَ تَرُدُّ الْمُقَبِّلَ وَالْمُراوِدَ

اَلْقَرَّةُ [el-ḵarret - el-ḵurret] (ḵâf’ın fethi ve zammıyla) ve

اَلْقُرُورُ [el-ḵurûr] (ظُهُورٌ [żuhûr] vezninde) Gözün ağlaması munkatıʹ olmakla serinlemek maʹnâsınadır ki dil-şâd olmaktan kinâyedir. ʹAlâ-kavlin müştâk ve ârzû-mend olduğunu görmek maʹnâsınadır; ikisi de sürûr-ı kalbi müstelzimdir; yukâlu: قَرَّتْ عَيْنُهُ قَرَّةً وَقُرَّةً وَقُرُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا بَرَدَتْ وَانْقَطَعَ بُكَاؤُهَا أَوْ رَأَتْ مَا كَانَتْ مُتَشَوِّقَةً إِلَيْهِ

Vankulu Lugatı - القرور maddesi

اَلْقَرُورُ [el-ḵarûr] (ḵâf’ın fethiyle ve râ’nın zammı ve meddiyle) Şol soğuk sudur ki onunla igtisâl ederler.

اَلْقُرُورُ [el-ḵurûr] (zammeteynle) Kezâlik bir yerde durmak; yukâlu: قَرَرْتُ بِهِ أَقِرُّ قَرَارًا وَقُرُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve

قُرُورٌ [ḵurûr] Sürûr hâlinde göz soğuk olmağa dahi derler; yukâlu: قَرِرْتُ بِهِ عَيْنًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَقَرَرْتُ بِهِ عَيْنًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي قُرُورًا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı