اَلْقَسِيمُ [el-ḵasîm] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Bu dahi behre ve nasîb maʹnâsınadır; cemʹi أَقْسِمَاءُ [aḵsimâ΄] gelir, نَصِيبٌ [naṡîb] ve أَنْصِبَاءُ [enṡibâ΄] gibi. Ve
قَسِيمٌ [ḵasîm] Bir nesneyi bölüştüren adama denir, مُقَاسِمٌ [muḵâsim] maʹnâsınadır; cemʹi أَقْسِمَاءُ [aḵsimâ΄] ve قُسَمَاءُ [ḵusemâ΄] gelir, كُرَمَاءُ [kuremâ΄] vezninde. Ve ikiye taksîm olunan nesnenin bir bölüğüne denir ki ehadühümâ âhere nisbet قَسِيمٌ [ḵasîm]dir; yukâlu: هُوَ قَسِيمُهُ أَيْ شَطْرُهُ Ve قَسَامَةٌ [ḵasâmet]ten ki hüsn maʹnâsınadır, vasf olur, güzel ve hûb ve dil-ber mahbûba denir, gûyâ ki her endâmına eczâ-i hüsn ü cemâl maksûm olmuştur; cemʹi قُسْمٌ [ḵusm]dur ḵâf’ın zammıyla, mü΄ennesi قَسِيمَةٌ [ḵasîmet]tir; yukâlu: غُلَامٌ قَسِيمٌ أَيْ جَمِيلٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı