اَلْقَفْزُ [el-ḵafz] (ḵâf’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْقَفَزَانُ [el-ḵafezân] (fetehâtla) ve
اَلْقُفَازُ [el-ḵufâz] (ḵâf’ın zammıyla) ve
اَلْقُفُوزُ [el-ḵufûz] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Sıçramak maʹnâsınadır; yukâlu: قَفَزَ الظَّبْيُ قَفْزًا وَقَفَزَانًا وَقُفَازًا وَقُفُوزًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا وَثَبَ Ve ölmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: قَفَزَ فُلاَنٌ إِذَا مَاتَ
اَلْقُفَّازُ [el-ḵuffâz] (رُمَّانٌ [rummân] vezninde) Eldivene denir ki içine pamuk koyup dikerler; pek soğuk günlerde nisvân ellerine geçirirler, hâlen bu diyârlarda yola gidenler istiʹmâl ederler, Fârisîde dest-vâne derler. ʹAlâ-kavlin قُفَّازٌ [ḵuffâz] nisvân huliyyâtından bir gûne zînet ismidir ki ellerine ve ayaklarına geçirirler. Ce elde şikârî kuş oturttukları eldivene de denir ki ʹArablar sokuşturma demir tellerden nesc ederler. Ve at kısmının ellerinde dirseklerine kadar olan beyâza yaʹnî sekile denir.
اَلْقُفَّازُ [el-ḵuffâz] (ḵâf’ın zammı ve fâ’nın teşdîdiyle) Şol eldivendir ki iki el için işlenip kaftan gibi içine penbe koyup dikerler ve câ-be-câ dügmeler eyleyip kol üzerinde dügmelerler. Ve bunu nisâ tâ΄ifesi soğuktan sakınmak için getirir; tesniyesi قُفَّازَانِ [ḵuffâzân] gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı