اَللَّدَمُ [el-ledem] (fethateynle) Karâbetlerde olan hürmetlere denir; müfredi لَادِمٌ [lâdim]dir, karâbeti hürmet yama gibi birbirine vasl ve ıslâh eylediğine mebnî ıtlâk olundu; ve yekûlûne: اَللَّدَمَ اللَّدَمَ إِذَا أَرَادُوا تَوْكِيدَ الْمُحَالَفَةِ أَيْ حُرْمَتُنَا حُرْمَتُكُمْ وَبَيْتُنَا بَيْتُكُمْ Yaʹnî ʹArablar tehâluf ve teʹâhüdleri hînde اَللَّدَمَ اللَّدَمَ derler, yemînlerini ve ʹahdlerini onunla te΄kîd ederler, ʹırz ve nâmûsta ve sâ΄ir umûr ve ahvâlde katʹâ teklîf ve mugâyeretimiz yoktur, birbirimiz ile birlikteyiz demektir.
اَللَّدْمُ [el-ledm] (هَدْمٌ [hedm] vezninde) Yüze sille vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَدَمَ وَجْهَهُ لَدْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا لَطَمَهُ Ve bir adama yâ bir nesneye patırtısı çatırtısı işitilir ağır nesne ile vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَدَمَهُ بِالصَّخْرَةِ إِذَا ضَرَبَهُ بِهَا Ve yırtık yamamak maʹnâsınadır; yukâlu: لَدَمَ الثَّوْبَ إِذَا رَقَعَهُ ve kavluhum: رَجُلٌ فَدْمٌ ثَدْمٌ لَدْمٌ إِتْبَاعٌ
اَللَّدَمُ [el-ledem] (fethateynle) Cemʹi, vurucular maʹnâsına, خَادِمٌ [ḣâdim]le خَدَمٌ [ḣadem] gibi.
اَللَّدْمُ [el-ledm] (lâm’ın fethi ve dâl’ın sükûnuyla) Aṡmaʹî rivâyeti üzere şol taştır ki âvâz vere. Ve şol yere düşen nesnenin âvâzıdır ki şiddet üzere olmaya. Ve fi’l-hadîsi: “وَاللهِ لَا أَكُونُ مِثْلَ الضَّبُعِ تَسْمَعُ اللَّدْمَ حَتَّى تَخْرُجَ فَتُصَادَ” Yaʹnî nitekim yeleli kurdun ʹâdetidir âvâz işitip taşra çıkmakla tuzağa düşmek. Ve bu maʹnâdan vurmağa لَدْمٌ [ledm] dediler; yukâlu: لَدَمْتُ لَدْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve
لَدْمٌ [ledm] ʹAvret kendi eliyle yüzüne vurmağa dahi derler; yukâlu: لَدَمَتِ الْمَرْأَةُ وَجْهَهَا إِذَا ضَرَبَتْهُ Ve kül içinde pişen ekmeği külü gitsin diye vurmağa dahi derler; yukâlu: لَدَمْتُ خُبْزَ الْمَلَّةِ إِذَا ضَرَبْتَهُ Ve
لَدْمٌ [ledm] Bezi meremmet etmeğe derler; tekûlu: لَدَمْتُ الثَّوْبَ لَدْمًا إِذَا رَقَعْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı