el-melaḵ ~ اَلْمَلَقُ

Kamus-ı Muhit - الملق maddesi

اَلْمَلَقُ [el-melaḵ] (fethateynle) Lutf ve muhabbet maʹnâsınadır; yukâlu: فِيهِ مَلَقٌ أَيْ وُدٌّ وَلُطْفٌ Ve zamîrinde olmayan nesneyi lisânıyla iʹtâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَلِقَهُ وَمَلِقَ لَهُ مَلَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا أَعْطَاهُ بِلِسَانِهِ مَا لَيْسَ فِي قَلْبِهِ Ve

مَلَقٌ [melaḵ] Düz ve hemvâr yere denir; tekûlu: سِرْنَا فِي الْمَلَقِ أَيِ الْأَرْضِ الْمُسْتَوِيَةِ Ve yüğrük atın be-gâyet serîʹ ve râhatlı ve eltaf seğirtmesine denir; yukâlu: لِهَذَا الْفَرَسِ مَلَقٌ وَهُوَ أَلْطَفُ الْحُضْرِ وَأَسْرَعُهُ Ve bol hâtem parmakta beri öte oynamak maʹnâsınadır; yukâlu: مَلِقَ الْخَاتَمُ إِذَا جَرِجَ

اَلْمَلِقُ [el-meliḵ] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Pek sürʹat ve letâfetle seğirten yüğrük ata denir; yukâlu: فَرَسٌ مَلِقٌ إِذَا كَانَ بِهِ مَلَقٌ Mü΄ennesi مَلِقَةٌ [meliḵat]tır. Ve zaʹîf ve zebûn adama denir; yukâlu: رَجُلٌ مَلِقٌ أَيْ ضَعِيفٌ Ve letâfet ve istikâmetle seğirtmesine iʹtimâd olunmayan yaʹnî çalık seğirtir olan ata denir; yukâlu: فَرَسٌ مَلِقٌ أَيْ لَا يُوثَقُ بِجَرْيِهِ

اَلْمَلْقُ [el-melḵ] (خَلْقٌ [ḣalḵ] vezninde) Mahv eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَقَ الشَّيْءَ مَلْقًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا مَحَاهُ Ve cimâʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَقَ جَارِيَتَهُ إِذَا جَامَعَهَا Ve yaykamak maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَقَ الثَّوْبَ إِذَا غَسَلَهُ Ve yavru süt emmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَقَ أُمَّهُ إِذَا رَضَعَهَا Ve vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَقَهُ بِالْعَصَا إِذَا ضَرَبَهُ بِهَا Ve pek pek yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَقَ فُلَانٌ إِذَا سَارَ شَدِيدًا

Vankulu Lugatı - الملق maddesi

اَلْمَلَقُ [el-melaḵ] (fethateynle) Mahabbete ve lutf-ı şedîde derler, Ebû Yûsuf eyitti: Bunun aslı mülâyemettir; yukâlu: مَلِقَ يَمْلَقُ مَلَقًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve

مَلَقٌ [melaḵ] Düz yere dahi derler.

اَلْمَلِقُ [el-meliḵ] (mîm’in fethi ve lâm’ın kesriyle) Şol kimsedir ki kalbinde olmayan nesneye diliyle izhâr eder.

اَلْمَلْقُ [el-melḵ] (mîm’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Mahv etmek, لَمْقٌ [lemḵ] gibi. Ve

مَلْقُ الثَّوْبِ [melḵu’šamp;-šamp;evb] Bezi yumağa dahi derler. Ve مَلْقُ الْفَصِيلِ أُمَّهُ deve yavrusu anasın emmeğe derler, İbnu’l-Aʹrâbî rivâyeti üzere. Ve

مَلْقٌ [melḵ] Vurmağa dahi derler; yukâlu: مَلَقَهُ بِالْعَصَا إِذَا ضَرَبَهُ Ve

مَلْقٌ [melḵ] Seyr-i şedîde dahi derler, مَلْخٌ [melḣ] gibidir ḣâ-i muʹceme ile veznen ve maʹnen.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı