اَلْمَوْتَى [el-mevtâ] ve
اَلْأَمْوَاتُ [el-emvât] ve
اَلْمَيِّتُونَ [el-meyyitûn] ve
اَلْمَيْتُونَ [el-meytûn] (yâ’nın sükûnuyla) Mezbûrların cemʹi; yukâlu: قَوْمٌ مَوْتَى إِلَى آخِرِهِ Ve مَيِّتٌ [meyyit]in aslı مَيْوِتٌ idi فَيْعِلٌ [fayʹil] vezni üzere, ondan sonra idgâm olundu ve baʹdehu tahfîf olundu. Ve bunda müzekker ve mü΄ennes berâber olur. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿لِنُحْيِيَ بِهِ بَلْدَةً مَيْتًا﴾ (الفرقان 49) وَلَمْ يَقُلْ مَيْتَةً Ferrâ eyitti: Henüz ölmeyen kimseye هَذَا مَائِتٌ عَنْ قَلِيلٍ derler ve مَيْتٌ عَنْ قَلِيلٍ derler ve öldükten sonra هَذَا مَائِتٌ demezler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı