اَلْهِلْوَاعَةُ [el-hilvâʹat] (hâ’nın kesriyle) Harîs, ʹalâ-kavlin hiddet ve neşât-ı tabʹından nâşî ele gelmez avuca sığmaz nefûr ve şâtır adama denir; yukâlu: رَجُلٌ هِلْوَاعَةٌ أَيْ حَرِيصٌ أَوْ نَفُورٌ حِدَّةً وَنَشَاطًا Ve cüst ve revende ve âteşli olduğu hâlde râm ve münkâd olan nâkaya denir, هِلْوَاعٌ [hilvâʹ] dahi denir; yukâlu: نَاقَةٌ هِلْوَاعَةٌ وَهِلْوَاعٌ أَيْ سَرِيعَةٌ حَدِيدَةٌ وَمِذْعَانٌ
اَلْهِلْوَاعَةُ [el-hilvâʹat] (ʹale’l-vezni’l-mezbûr) Bi-maʹnâhu; yukâlu: نَاقَةٌ هِلْوَاعٌ وَهِلْوَاعَةٌ أَيْ سَرِيعَةٌ حَدِيدَةٌ مِذْعَانٌ Ve حَدِيدَةٌ [ḩadîdet] ḩâ-i mühmele ile keskin ve çâbük. Ve مِذْعَانٌ [mižʹân] mîm’in kesriyle mutîʹ maʹnâsınadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı