Şuʹbet ~ شُعْبَةُ

Kamus-ı Muhit - شعبة maddesi

اَلشُّعْبَةُ [eş-şuʹbet] (جُرْعَةٌ [curʹat] vezninde) İki boynuzun mâ-beynine denir. Ve ağaçta iki çatal budağın aralığına denir. Ve bir nesneden bir bölüğe ve bir tâ΄ifeye denir ki ondan başkaca olur; yukâlu: هَذِهِ شُعْبَةٌ مِنْهُ أَيْ طَائِفَةٌ Ve ağaç dalının ucuna denir. Ve kumsalda olan su yoluna denir. Ve şol küçük su akıntısına denir ki yüksekten nüzûl eder ola. Ve derelerde olan büyük arka ve cedvele denir. Ve dağlarda olan şol yarığa ve çatlağa denir ki onda kuşlar yuva edeler. Cemʹi شُعَبٌ [şuʹab] gelir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde ve شِعَابٌ [şiʹâb] gelir, قِرَابٌ [ḵirâb] vezninde. Baʹzı nüshada يَأْوِى إِلَيْهِ الْمَطَرُ ʹunvânında mersûm olmakla şârih onu tahti΄e eylemiştir. Ve

شُعْبَةُ [Şuʹbet] Ṡafrâ΄ nâm mahalle karîb Yelyel nâm mevziʹ kurbünde bir mevziʹ adıdır. Ve

شُعْبَةُ [Şuʹbet] Esâmîdendir: Muʹâviye b. Ḩafṡ eş-Şuʹbî kendi ceddi olan Şuʹbe’ye mensûbdur.

Vankulu Lugatı - شعبة maddesi

اَلشُّعَبُ [eş-şuʹab] Cemʹi. Ve

شُعَبُ الْفَرَسِ [şuʹabu’l-feres] Feresten mürtefiʹ olan yerleridir, boynu gibi ve omzu gibi. Ve

شُعَبَةٌ [şuʹabet] Kiçirek su akıntısına dahi derler, mesîl-i sagîr maʹnâsına; yukâlu: شُعَبَةٌ حَافِلٌ أَيْ مُمْتَلِئَةٌ سَيْلًا Ve حَافِلٌ [ḩâfil] ḩâ-i mühmele ile ve fâ΄ ile dolu demektir. Ve

شُعَبَةٌ [şuʹabet] Ayrılmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: شَعَبَتْهُمُ الْمَنِيَّةُ أَيْ فَرَّقَتْهُمُ الْمَنِيَّةُ Ve مَنِيَّةٌ [meniyyet]ten murâd mevttir. Ve bu sebebdendir ki mevte شَعُوبٌ [şeʹûb] derler, şîn’in fethi ve ʹayn’ın zammıyla, ayırıcı olduğu için. Ve شَعُوبٌ [şeʹûb] lafzı maʹrifedir ki ona elif ve lâm dâhil olmaz. Ve

شُعَبَةٌ [şuʹabet] tâ΄ifeye dahi derler. Ve

شُعَبَةٌ [şuʹabet] Şol kıtʹaya derler ki onunla çanağın sınığın ıslâh ederler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı