أَيْنَ [eyne] (كَيْفَ [keyfe] vezninde) Mekândan su΄âle delâlet eder, yaʹnî zarf-ı mekândır; istifhâmı mutazammındır; yukâlu: أَيْنَ زَيْدٌ أَيْ فِي أَيِّ مَكَانٍ تَقُولُ فِي جَوَابِهِ فِي الدَّارِ Bundan Türkîde kanda ve nerede ile taʹbîr olunur.
اَلْأَيْنُ [el-eyn] (hemzenin fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Yorulmak, إِعْيَاءٌ [iʹyâ΄] maʹnâsına, Ebû Zeyd eyitti: bundan fiʹl binâ olunmaz. Ve bu husûsta ihtilâf olunmuştur. Ve
أَيْنٌ [eyn] Yılan maʹnâsına gelir حَيَّةٌ [ḩayyet] gibi ve أَيْمٌ [eym] gibi. Ve
أَيْنَ [eyn] Hîn maʹnâsına da gelir; yukâlu: آنَ لَكَ أَنْ تَفْعَلَ كَذَا يَئِينُ أَيْنًا أَيْ حَانَ Ve bu أَنَّى لَكَ gibidir maklûb olmak üzere ve bu zikr olunan Ebû Zeyd rivâyeti üzeredir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı