el-i΄timân ~ اَلْإِئْتِمَانُ

Kamus-ı Muhit - الإئتمان maddesi

اَلتَّأْمِينُ [et-te΄mîn] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) ve

اَلْإِئْتِمَانُ [el-i΄timân] (إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) ve

اَلْإِسْتِيمَانُ [el-istîmân] Bunlar da bir adamı bir nesne üzere emîn kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَمَّنَهُ عَلَى كَذَا وَائْتَمَنَهُ وَاسْتَأْمَنَهُ بِمَعْنَى أَمِنَهُ عَلَيْهِ Şârih der ki إِسْتِيمَانٌ [istîmân] emân taleb eylemek ve emâna dâhil olmak maʹnâlarına da gelir. İntehâ. Ve

تَأْمِينٌ [te΄mîn] Bir adamı emn ve emân üzere kılmak ve emân vermek maʹnâsınadır; yukâlu: أَمَّنَهُ إِذَا جَعَلَ فِي الْأَمْنِ

Vankulu Lugatı - الإئتمان maddesi

اَلْإِئْتِمَانُ [el-i΄timân] (hemzenin ve tâ’nın kesriyle) Kezâlik bir kimseye bir nesneyi inanmak; tekûlu: إِئْتَمَنْتُهُ عَلَى كَذَا وَتَقُولُ أُؤْتُمِنَ فُلَانٌ عَلَى مَا لَمْ يُسَمَّ فَاعِلُهُ Eger kelime-i mezbûre ile ibtidâ΄ kılsan hemze-i sâniyeyi vâv kılarsın, zîrâ bir kelimenin ki evvelinde iki hemze cemʹ ola ve sânî sâkin ola hemze-i sâniyeyi vâv’a kalb edersin eger mâ-kabli mazmûm olursa; ve yâ’ya kalb edersin eger mâ-kabli meksûr olursa, nahvu: إِئْتَمَنَهُ ve elife kalb edersin mâ-kabli meftûh olursa, nahvu: آمَنَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı