اَلْجَدِيدُ [el-cedîd] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Bu dahi yerin yüzüne ıtlâk olunur. Ve pek nasîbli adama denir; yukâlu: رَجُلٌ جَدِيدٌ أَيْ عَظِيمُ الْحَظِّ Ve tezgâhtan henüz kesilmiş beze denir ki katʹ maʹnâsından mefʹûldür; yukâlu: ثَوْبٌ جَدِيدٌ أَيْ كَمَا جَدَّهُ الْحَائِكُ Burada كَمَا lafzının kâf’ı mübâderet içindir. Bu münâsebetle her yeni nesneye جَدِيدٌ [cedîd] ıtlâk olunmuştur. Cemʹi جُدُدٌ [cudud] gelir, سَرِيرٌ [serîr] ve سُرُرٌ [surur] [gibi]. Ve
جَدِيدٌ [cedîd] Ölüme ıtlâk olunur, maktûʹ ve meczûm olduğu için yâhûd kâtıʹ olduğu için. Ve
جَدِيدٌ [Cedîd] Yemâme’de bir nehrin ismidir.
اَلْجَدِيدُ [el-cedîd] Nasîbli kimse, حَظِيظٌ [ḩażîż] maʹnâsına. Ve yeni maʹnâsına da gelir ki köhnenin nakîzidir. Ve tezgâhta kesilmiş bez maʹnâsına da gelir; yukâlu: مِلْحَفَةٌ جَدِيدٌ بِلَا هَاءٍ لِأَنَّهَا بِمَعْنَى مَفْعُولٍ Ve مِلْحَفَةٌ [milḩafet] mîm’in kesri ve ḩâ-i mühmelenin fethiyle çârşeb maʹnâsınadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı