el-celz ~ اَلْجَلْزُ

Kamus-ı Muhit - الجلز maddesi

اَلْجَلْزُ [el-celz] (cîm’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Bir nesneyi dürmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَزَ الشَّيْءَ جَلْزًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا طَوَاهُ Ve burmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَزَهُ إِذَا لَوَاهُ Ve bir nesneyi çekip sündürmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَزَهُ إِذَا مَدَّهُ Şârih der ki cemîʹ-i nüshalarda gerçi وَالْمَدُّ ʹunvânında mersûm olup lâkin cümle-i ümmehâtta وَالْعَقْدُ ʹibâretiyle müsebbet olmakla düğümlemek maʹnâsına olur. Ve nezʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَزَهُ إِذَا نَزَعَهُ Ve

جَلْزٌ [celz] سَوْطٌ أَصْبَحِيٌّ [savṯu Aṡbaḩiyy] yaʹnî Aṡbaḩ nâm emîre mensûb olan bir nevʹ kamçının ucuna sarılan sinire denir. Ve bıçak ve kamçı makûlesinin sapını deve siniriyle sarıp bağlamak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَزَ مَقْبِضَ السِّكِّينِ وَغَيْرِهِ جَلْزًا إِذَا حَزَمَهُ بِعِلْبَاءِ الْبَعِيرِ Ve

جَلْزٌ [celz] Kamçının muʹzamına denir. Ve mızrak temreninin dibinde olan değirmi halkaya denir. Ve

جَلْزٌ [celz] ve

جَلِيزٌ [celîz] Sürʹatle bir yere gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَزَ فِي الْأَرْضِ جَلْزًا وَجَلِيزًا إِذَا ذَهَبَ مُسْرِعًا Ve kamçının sapına denir, el yapışacak yeridir.

Vankulu Lugatı - الجلز maddesi

اَلْجَلْزُ [el-celz] (cîm’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Bıçak ve kamçı sapını deve siniriyle bağlayıp muhkem etmek; yukâlu: جَلَزْتُ السِّكِّينَ وَالسَّوْطَ أَجْلِزُهُ جَلْزًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا شَدَدْتَ بِعِلْبَاءِ الْبَعِيرِ Ve عِلْبَاءُ [ʹilbâ΄] ʹayn’ın kesriyle sinirdir. Ve

جِلْزٌ [cilz] Kalın göndere dahi derler, nîze-i sitebr maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı