اَلْجَوْرُ [el-cevr] (دَوْرٌ [devr] vezninde) عَدْلٌ [ʹadl] nakîzidir ki zulm ve sitem maʹnâsınadır. Bunda عَلَى ile müteʹaddî olur; yukâlu: جَارَ عَلَيْهِ يَجُورُ جَوْرًا إِذَا ظَلَمَ وَلَمْ يَعْدِلْ Ve
جَوْرٌ [cevr] قَصْدٌ [ḵaṡd] mukâbilidir ki câdde-i muʹtedile-i müstakîmeden sapmaktır, gerek hissî ve gerek maʹnevî olsun; yukâlu: جَارَ فُلاَنٌ ضِدُّ قَصَدَ أَيْ مَالَ عَنِ الْقَصْدِ ve yukâlu: جَارَ عَنِ الطَّرِيقِ إِذَا مَالَ Ve
جَوْرٌ [cevr] جَائِرٌ [câ΄ir] maʹnâsına gelir ki sitem-kâr ve iʹtidâl ve câddeden münharif kimselere denir ve bu mübâlagaten vasf bi’l-masdardır; yukâlu: رَجُلٌ جَوْرٌ أَيْ جَائِرٌ Ve جَائِرٌ [câ΄ir]in cemʹi جَوَرَةٌ [ceveret] gelir, fethateynle ve جُوَرَةٌ [cuveret] gelir cîm’in zammı ve vâv’ın fethiyle ki gayr-i kıyâs üzeredir ve جَارَةٌ [câret] gelir ki ism-i cemʹdir yâhûd aslı جَائِرَةٌ [câ΄iret]tir, cemâʹat iʹtibârıyladır; yukâlu: قَوْمٌ جَوَرَةٌ وَجُوَرَةٌ وَجَارَةٌ أَيْ جَائِرُونَ
اَلْجَأْرُ [el-ce΄r] (cîm’in fethi ve hemzenin sükûnuyla) ve
اَلْجَئَّارُ [el-ce΄΄âr] (كَتَّانٌ [kettân] vezninde) ve
اَلْجُؤَرُ [el-cu΄er] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) ve
اَلْجِوَرُّ [el-civerr] (هِجَفٌّ [hiceff] vezninde) Pek firâvân yağmura denir; yukâlu: غَيْثٌ جَأْرٌ وَجئَّارٌ وَجُؤَرٌ وَجِوَرٌّ أَيْ غَزِيرٌ كَثِيرٌ Burada جِوَرٌّ [civerr] vâv-ı müşeddede ile olmakla zâhiren hemzeden mübeddeledir, Ṡiḩâḩ’ta “ج،و،ر” mâddesinde mersûmdur. Ve
جَأْرٌ [ce΄r] Masdar olur, bir adamın içeri göğüsünde bir nesne tıkanıp kalmak maʹnâsına; yukâlu: جَئِرَ الرَّجُلُ جَأْرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا غُصَّ فِي صَدْرِهِ
اَلْجَوْرُ [el-cevr] (cîm’in fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Doğru yoldan çıkmaktır; yukâlu: جَارَ عَنِ الطَّرِيقِ وَجَارَ عَلَيْهِ فِي الْحُكْمِ
اَلْجِوَرُّ [el-civerr] (cîm’in kesri ve vâv’ın fethi ve râ’nın teşdîdiyle هِجَفٌّ [hiceff] vezni) Raʹd âvâzının muhkemi; yukâlu: غَيْثٌ جِوَرٌّ “muhkem âvâzlı bulut” ve بَازِلٌ جِوَرٌّ “muhkem âvâzlı deve” maʹnâsına. Ve هِجَفٌ [hiceff] sakîl kimseye derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı