اَلسَّلِيقَةُ [es-selîḵat] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) Devenin sırtında yağrı ve cıdavı onulduktan sonra kalan aklığa denir. Kezâlik devenin yanlarında sıkı kolan yerine denir. Ve yolda olan ayak ve tırnak âsârına denir; cemʹi سَلاَئِقُ [selâ΄iḵ] gelir. Ve sirişt ve tabîʹat maʹnâsınadır; yukâlu: اَلْكَرَمُ سَلِيقَتُهُ وَالسَّخَاءُ خَلِيقَتُهُ أَيْ طَبِيعَتُهُ ve yukâlu: فُلاَنٌ يَقْرَأُ بِسَلِيقَتِهِ أَيْ بِطَبِيعَتِهِ لاَ بِتَعَلُّمٍ Ve dövülüp ıslâh olunmuş mısır buğdayına denir. ʹAlâ-kavlin içine kolgan dikeni dedikleri nebât katılmış yoğurt keşine denir; yukâlu: أَطْعَمَنَا بِالسَّلِيقَةِ وَهِيَ الذُّرَّةُ الَّتِي دُقَّتْ وَأُصْلِحَتْ أَوِ الْأَقِطُ الَّذِي خُلِطَ بِهِ طَرَاثِيثُ Ve ıssı su ile haşlanmış sebze ve sâ΄ir nesnelere denir Ve rafadan pişmiş yumurtaya denir. Ve devenin kolan çıkaracak yerine denir ki kolan sürtmekle tüyleri gitmiş ola.
اَلسَّلِيقَةُ [es-selîḵat] (sîn’in fethi ve lâm’ın kesri ve meddiyle) Devenin yanında kolan yerinden bâkî kalan yerdir. Ve
سَلِيقَةٌ [selîḵat] Tabîʹata dahi derler; yukâlu: فُلَانٌ يَتَكَلَّمُ بِالسَّلِيقَةِ أَيْ بِطَبْعِهِ لَا عَنْ تَعَلُّمٍ Pes kelimât-ı sâdıra mahzâ tabʹından nâşî olduğu için tabîʹata mensûb olur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı