اَلسُّمَّهَى [es-summehâ] (sîn’in zammı ve mîm-i müşeddedenin fethi ve elifin kasrıyla) Havâya denir ki ʹanâsırdandır. Ve güneşin şuʹâʹında havâda iplik iplik tahayyül olunan nesneye denir, مُخَاطُ الشَّيْطَانِ [muḣâṯu’ş-şeyṯân] maʹnâsına ki şeytân örümceği taʹbîr olunur. Ve kezib ve dürûg maʹnâsınadır. Ve beyhûde ve bâtıl nesneye denir; ve minhu yukâlu: ذَهَبَتْ إِبِلُهُ السُّمَّهَى إِذَا تَفَرَّقَتْ فِي كُلِّ وَجْهٍ Yaʹnî “Develer târümâr olup her biri bir tarafa gitti.”
اَلسُّمَّهَى [es-summehâ] (sîn’in zammı ve mîm’in fethi ve teşdîdi ve elifin kasrıyla) Bir kimse bilmediği yere gitmek, Ebû ʹAmr rivâyeti üzere; yukâlu: جَرَى فُلَانٌ السُّمَّهَى إِذَا جَرَى إِلَى غَيْرِ أَمْرٍ يَعْرِفُهُ Ve
سُمَّهَى [summehâ] Kizbe ve bâtıla dahi derler. Ve
سُمَّهَى [summehâ] Deve her cânibe dağılmağa dahi derler; yukâlu: ذَهَبَتْ إِبِلُهُ سُمَّهَى إِذَا تَفَرَّقَتْ فِي كُلِّ وَجْهٍ Ve
سُمَّهَى [summehâ] Yerle gök arasında olan havâya dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı