اَلسَّمَاحُ [es-semâḩ] (sîn’in fethiyle) ve
اَلسَّمَاحَةُ [es-semâḩat] (hâ’yla) ve
اَلسُّمُوحُ [es-sumûḩ] ve
اَلسُّمُوحَةُ [es-sumûḩat] (sîn’lerin zammıyla) ve
اَلسَّمْحُ [es-semḩ] (مَدْحٌ [medḩ] vezninde) ve
اَلسِّمَاحُ [es-simâḩ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Sehî ve civân-merd olmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَمُحَ الرَّجُلُ سَمَاحًا وَسَمَاحَةً وَسُمُوحًا وَسُمُوحَةً وَسَمْحًا وَسِمَاحًا مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا جَادَ وَكَرُمَMuḵaddimetü’l-Edeb’de حَسُنَ [ḩasune] ve فَتَحَ [feteḩa] bâblarından olarak mersûmdur. Ve Miṡbâḩ’ta hemân فَتَحَ [feteḩa] bâbından müsebbet ve سَمَحَ بِكَذَا إِذَا جَادَ وَأَعْطَى ʹunvânıyla müfesserdir. Ve her hâlde bâ΄ harfiyle müteʹaddîdir.
اَلسَّمَاحُ [es-semâḩ] ve
اَلسَّمَاحَةُ [es-semâḩat] (sîn’lerin fethiyle) Cömertlik; yukâlu: سَمَحَ بِهِ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Yaʹnî “Onu iʹtâ etti ve ʹatâsı sahâvete binâ΄endir.” Ve سَمَحَ لِي أَيْ أَعْطَانِي Yaʹnî “İʹtâ etti ve iʹtâsı sahâvete binâ΄en değildir.”
اَلسِّمَاحُ [es-simâḩ] (sîn’in kesriyle) سَمْحَةٌ [semḩat]ın cemʹidir; yukâlu: نِسْوَةٌ سِمَاحٌ لَا غَيْرُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı