اَلسِّينُ [es-sîn] (kesr-i sîn’le) Hurûf-ı ṡafîrden bir harf-i mehmûstur, ṡâd harfinden itbâk ile ve zâ-yı muʹcemeden hems ile fark olunur. Ve gâhca baʹzı kelime üzere ziyâde kılınır. Ve kendiden tâ΄ harfi bedel olur; اَلنَّاسُ ve اَلنَّاتُ ve اَلسِّكِّينُ ve اَلتِّكِّينُ gibi. Ve
سِينٌ [Sîn] Bir dağın adıdır. Ve Iṡfahân kazâsında bir karyedir. Ebû Manṡur el-Muḩammedân b. Zekeriyyâ ve İbn Şekreveyh es-Sîniyyân İbn Ḣurşîd, Ḵûle nâm muhaddisten semâʹ-ı hadîs eylediler. Ve قُولَةُ [Ḵûlet] ḵâf-ı mazmûme ile İbn Ḣurşîd’in lakabıdır. Ve Muḩammed b. ʹAbdullâh b. Sîn muhaddistir.
اَلسِّينُ [es-sîn] (sîn’in kesri ve meddiyle) Hurûf-ı muʹcemeden yaʹnî maʹnâ-yı mevzûʹun lehe dâll olmayan harflerdendir. Ve gâh olur hurûf-ı ziyâdeden olmağın baʹzı kelime üzerine ziyâde olunur. Ve gâh olur maʹnâ-yı istikbâle delâlet kılıp fiʹl-i muzâriʹi zamân-ı müstakbele hâlis kılar; tekûlu: سَيَفْعَلُ Ve Ḣalîl eyitti: Sîn, لَنْ kelimesine cevâb olur yaʹnî لَنْ nefy-i ebedî ifâde ettiği gibi sîn vukûʹ-ı lâ-mahâle ifâde eder. Ve Ebû Zeyd eyitti: Tâ΄ife-yi ʹArabdan baʹzı sîn’i tâ’ya kalb edip اَلنَّاسُ demek mahallinde meselâ اَلنَّاتُ derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı