اَلشَّبَابُ [eş-şebâb] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) ve
اَلشَّبِيبَةُ [eş-şebîbet] (حَبِيبَةٌ [ḩabîbet] vezninde) Masdarlardır, yetişip yiğit olmak, fetâ΄ maʹnâsına; yukâlu: شَبَّ الْغُلاَمُ شَبَابًا وَشَبِيبَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا صَارَ فَتِيًّا Ve
شَبَابٌ [şebâb] شَابٌّ [şâbb] kelimesinden cemʹ olur, gençler, civânân maʹnâsına. Ve شَابٌّ [şâbb]ın cemʹi شُبَّانٌ [şubbân] dahi gelir şîn’in zammı ve bâ’nın teşdîdiyle. Ve
شَبَابٌ [şebâb] Her şey΄in evveline ve tâzeliği hengâmına ıtlâk olunur, tekûlu: جِئْتُكَ فِي شَبَابِ النَّهَارِ أَيْ فِي أَوَّلِهِ Ve
شَبَابٌ [Şebâb] Huffâzdan Ḣalîfe b. el-Ḣayyâṯ lakabıdır.
اَلشَّبِيبَةُ [eş-şebîbet] (şîn’in fethi ve bâ’nın kesriyle) Yiğitlik maʹnâsınadır, شَبَابٌ [şebâb] gibi; yukâlu: شَبَّ الْغُلَامُ يَشِبُّ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي شَبَابًا وَشَبِيبَةً
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı