eş-şecen ~ اَلشَّجَنُ

Kamus-ı Muhit - الشجن maddesi

اَلشَّجَنُ [eş-şecen] (fethateynle) Hemm ve hüzn ve endûha denir; yukâlu: بِهِ شَجَنٌ أَيْ هَمٌّ وَحُزْنٌ Ve sokuşturma gibi birbirine girişmiş çatılkı ağaç dallarına denir. Ve mutlakan her nesnenin şuʹbe ve şâhına denir; ve minhu: “اَلْحَدِيثُ ذُو شُجُونٍ” Ke-mâ se-yuzkeru. Ve bünye ve terkîbi dernekli olan nâkaya denir. Ve hâcet ve mühimmeye denir; cemʹleri شُجُونٌ [şucûn] ve أَشْجَانٌ [eşcân] gelir; ve minhu: “اَلْحَدِيثُ ذُو شُجُونٍ” أَيْ فُنُونٍ وَأَغْرَاضٍ Ve bu şuʹbe maʹnâsındandır ki zikr olundu. Bu meselin aslı budur ki Ḋabbe nâm bir kimsenin Saʹd ve Saʹîd nâm iki oğlu var idi. Bir gün develerini aramak kasdıyla her biri bir cânibe ʹazîmet edip baʹde-vaktin Saʹd ʹavdet edip Saʹîd nâ-bedîd olup ve aslâ bir semtten bir haberi zuhûr eylememekle pederi nâ-ümîd oldu. Bir müddetten sonra Ḋabbe âher kabîleden Ḩârišamp; nâm kimse ile bâdiyede geşt ü güzâr ederek bir mevziʹe vürûd ve bir mikdâr onda kuʹûd edip esnâ-yı sohbette Ḩârišamp; dedi ki “Filân vaktte ben burada şu sûret ve kıyâfette bir civânı katl ve sâz u selbini istilâb eylemiştim, hâliyâ şu kılıç onundur” diye der-miyân olan kılıcı ibrâz eylemekle Ḋabbe evsâf-ı mesrûdeden ve kılıçtan katl eylediği oğlu Saʹîd olduğunu teyakkun eyledikte hemân “اَلْحَدِيثُ ذُو شُجُونٍ” diyerek tîg-i mezbûr ile Ḩârišamp;’i katl ve kısâs eyledi. Bir kıssa ile kıssa-i uhrâya istidlâl olundukta darb olunur.

اَلشَّجْنُ [eş-şecn] (رَجْمٌ [recm] vezninde) Bir adam bir mühimm ve hâcet alıkomak maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَنَتْهُ الْحَاجَةُ شَجْنًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا حَبَسَتْهُ Ve

شَجْنٌ [şecn] ve

شُجُونٌ [şucûn] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir adamı mahzûn ve gam-nâk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: شَجَنَ الْأَمْرُ فُلَانًا شَجْنًا وَشُجُونًا إِذَا أَحْزَنَهُ Ve

شَجْنٌ [şecn] Dere içre yâhûd derenin yukarısında olan yola denir; cemʹi شُجُونٌ [şucûn]dur.

Vankulu Lugatı - الشجن maddesi

اَلشَّجَنُ [eş-şecen] (fethateynle) Hâcet, her kanda olursa.

اَلشَّجْنُ [eş-şecn] (şîn’in fethi ve cîm’in sükûnuyla) Gussa vermek; yukâlu: شَجَنَهُ إِذَا أَحْزَنَهُ Ve

شَجْنٌ [şecn] Bir kimseyi hâcet menʹ etmeğe dahi derler; tekûlu: شَجَنَتْنِي الْحَاجَةُ تَشْجُنُنِي شَجْنًا إِذَا حَبَسَتْكَ Ve

شَجْنٌ [şecn] Derede olan yola dahi derler, tarîkü’l-vâdî maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı