اَلصَّلْعَاءُ [eṡ-ṡalʹâ΄] (حَمْرَاءُ [ḩamrâ΄] vezninde) El ayası gibi açık ve bâriz arz ve emkineye denir; yukâlu: خِطَّةٌ صَلْعَاءُ أَيْ مَشْهُورَةٌ Baʹzı nüshada خُطَّة ḣâ’nın zammıyla mazbût olmakla emr ve mâdde demek olur ki beyne’n-nâs şâyiʹ ve meşhûr demektir, bu dahi mecâz ve muhtemeldir. Ve Esâs’ta نَزَلْنَا بِالصَّلْعَاءِ أَيِ الصَّحْرَاءِ الْخَالِيَةِ ʹibâreti nüsha-i ûlâya akrebdir. Ve
صَلْعَاءُ [ṡalʹâ΄] Âfet ve dâhiyeye ıtlâk olunur, yapışacak ve tutacak yeri olmadığından; yukâlu: أَصَابَتْهُمُ الصَّلْعَاءُ أَيِ الدَّاهِيَةُ Ve aslâ nebâtı olmayan çıplak arza ve kumluğa ıtlâk olunur; yukâlu: أَرْضٌ أَوْ رَمْلَةٌ صَلْعَاءُ أَيْ لاَ نَبَاتَ فِيهِمَا
اَلصَّلْعَاءُ [eṡ-ṡalʹâ΄] (ṡâd’ın fethi ve lâm’ın sükûnu ve elifin meddiyle) Şol dikenli ağaçtır ki budaklarının başı düşmüş ola. Ve
صَلْعَاءُ [ṡalʹâ΄] Âfete ve belâya dahi derler, dâhiye maʹnâsına. Ve
صَلْعَاءُ [ṡalʹâ΄] Şol kuma dahi derler ki onda eşcâr olmaya.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı