eṡ-ṡammâ΄ ~ اَلصَّمَّاءُ

Kamus-ı Muhit - الصماء maddesi

اَلصَّمَّاءُ [eṡ-ṡammâ΄] (ṡâd’ın fethiyle) أَصَمُّ [eṡamm] lafzından mü΄ennestir, kunt ve katı olan som kayaya denir; yukâlu: صَخْرَةٌ صَمَّاءُ أَيْ صُلْبَةٌ مُصْمَتَةٌ Ve semiz nâkaya, ʹalâ-kavlin gebe olanına denir; cemʹi صُمٌّ [ṡumm] gelir ṡâd’ın zammıyla. Ve miʹdeden sonra taʹâm vardığı ince bağırsağın ucuna denir ki pek olur. Mütercim der ki bu bağırsağa ehl-i teşrîh إِثْنَى عَشَرِي [išamp;nâ ʹaşeriyy] ıtlâk ederler, zîra tûlü sâhibinin isbaʹ-ı vustâsıyla on iki parmak mikdârıdır. Ve ona بَوَّابٌ [bevvâb] dahi ıtlâk ederler; esfel-i miʹdenin deliğinde dâhil olur, burası sâ΄ir yerlerinden saht olur. Ve

صَمَّاءُ [ṡammâ΄] Toprağı kalın arza vasf olur. Ve dâhiye-i şedîdeye ıtlâk olunur. Ve إِشْتِمَالُ الصَّمَّاءِ [iştimâlu’ṡ-ṡammâ΄] sevble aʹrâbın büründükleri gibi bürünmektir ki ihrâmı sağ cânibinden sol kolunun ve sol omuzunun üzerinden getirip baʹdehu arkadan sol kolunun ve sol omuzunun üzerinden atmakla tamâmen bürünmekten ʹibârettir ki elleri ve ayakları ve cümle aʹzâsı mesdûd olur, ʹalâ-kavlin izâr ve ihrâm makûlesinden yalnızca bir kat sevbi bürünmekten ʹibârettir, şöyle ki eğninde ondan gayrı sevb olmayıp ve onun bir cânibini kaldırıp menkib-i âheri üzere atıp lâkin bedenini tamâmen setr edemediğinden baʹzı ʹavret yeri zâhir ola; yukâlu: إِشْتَمَلَ فُلَانٌ اَلصَّمَّاءَ وَهُوَ أَنْ يَرُدَّ الْكِسَاءَ مِنْ قِبَلِ يَمِينِهِ عَلَى يَدِهِ الْيُسْرَى وَعَاتِقِهِ الْأَيْسَرِ ثُمَّ يَرُدَّ ثَانِيَةً مِنْ خَلْفِهِ عَلَى يَدِهِ الْيُمْنَى وَعَاتِقِهِ الْأَيْمَنِ فَيُغَطِّيَهُمَا جَمِيعًا أَوِ الْإِشْتِمَالُ بِثَوْبٍ وَاحِدٍ لَيْسَ عَلَيْهِ غَيْرُهُ ثُمَّ يَضَعُهُ مِنْ أَحَدِ جَانِبَيْهِ فَيَضَعُهُ عَلَى مَنْكِبِهِ فَيَبْدُو مِنْهُ فَرْجُهُ Şârih der ki taʹrîf-i sânî fukahâ΄ kavlidir, iki taʹrîfte dahi mahzûr olmakla nehy-i nebevî sâdır olmuştur, zâhiren kavl-i evvel salât hâletine mebnîdir. Ve إِشْتِمَالُ الصَّمَّاءِ [iştimâlu’ṡ-ṡammâ΄] terkîbi إِشْتَمَلَ الشَّمْلَةَ الصَّمَّاءَ te΄vîlindedir.

Vankulu Lugatı - الصماء maddesi

اَلصَّمَّاءُ [eṡ-ṡammâ΄] (ṡâd’ın fethi ve mîm’in teşdîdi ve elifin meddiyle) Âfet, dâhiye maʹnâsına. ve

صَمَّاءُ [ṡammâ΄] Şedîd maʹnâsına da gelir; yukâlu: فِتْنَةٌ صَمَّاءُ أَيْ شَدِيدَةٌ Ve

اِشْتِمَالُ الصَّمَّاءِ [iştimâlu’ṡ-ṡammâ΄] Cesedi sevb ile aʹrâb örttüğü gibi örtmektir. Ve aʹrâb ihrâmını sağ cânibinden sol cânibine atıp sol eliyle omzın maʹan setr eder, baʹdehu onu ardından alıp sağ elini ve sağ omzunu setr eder. Ve Ebû ʹAbdullâh eyitti: إِشْتِمَالُ الصَّمَّاءِ [iştimâlu’ṡ-ṡammâ΄] fukahâ΄ dediği üzere bir bezi örtünmedir bir haysiyyet ile ki eğninde ondan artık sevb olmaya, pes onun bir cânibini kaldırıp menkib-i âharı üzere vazʹ ede, şöyle ki ondan ferci zâhir ola, yaʹnî tamâm setr edemeye. Ve kaçan ki إِشْتَمَلَ فُلَانٌ الصَّمَّاءَ derler gûyâ ki إِشْتَمَلَ فُلَانٌ الشَّمْلَةَ الَّتِي تُعْرَفُ بِهَذَا الْإِسْمِ demek maʹnâsın dilerler, zîrâ bu إِشْتِمَالٌ [iştimâl]den bir nevʹdir, yaʹnî bez örtünmeden bir nevʹdir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı