eṯ-ṯalel ~ اَلطَّلَلُ

Kamus-ı Muhit - الطلل maddesi

اَلطَّلَلُ [eṯ-ṯalel] (fethateynle) Harâb olan hâne ve ʹimâretten sövelip kalan esere denir, muhterik olan ʹarsada kalmış câ-be-câ ocak ve duvar kıtʹaları gibi, طَلَالٌ [ṯâlâl]e dahi denir. Ve her şey΄in şahs ve kâlıb ve heykeline denir; cemʹi أَطْلَالٌ [aṯlâl] ve طُلُولٌ [ṯulûl] gelir. Ve طَلَلُ الدَّارِ [ṯalelu’d-dâr] hânenin dehlîzlerinde olan sedd ve seki makûlesi nişîmene denir. Ve طَلَلُ السَّفِينَةِ [ṯalelu’s-sefînet] geminin yelkeninden ʹibârettir; yukâlu: مَدَّ الْمَلَّاحُ طَلَلَ السَّفِينَةِ أَيْ جِلَالَهَا Ve ter ü tâze şey΄e denir, طَرِيٌّ [ṯariyy] maʹnâsına. Ve suyun yüzüne ıtlâk olunur; yukâlu: مَشَى عَلَى طَلَلِ الْمَاءِ أَيْ عَلَى ظَهْرِهِ يَعْنِي وَجْهِهِ Ve şâʹirin işbu: “مِثْلُ النَّقَا لَبَّدَهُ ضَرْبُ الطَّلَلْ” mısrâʹında vâkiʹ طَلَلٌ [ṯalel] kelimesi ki lâmeynledir şâʹir teşdîd-i lâm’la ضَرْبُ الطَّلِّ demek murâd edip lâkin vezn mutâviʹ olmamakla fekk-i idgâm ettikten sonra lâm’ı tahrîk eyledi. Ve baʹzılar ṯâ’nın kesri ve lâm’ın fethiyle rivâyet eylemekle ona göre طَلٌّ [ṯall] kelimesinin cemʹi olan طِلَالٌ [ṯilâl]den maksûr olur. لَبَّدَهُ kelimesi تَلْبِيدٌ [telbîd]den ki yeri ıslatmak maʹnâsınadır, mâzidir.

Vankulu Lugatı - الطلل maddesi

اَلطَّلَلُ [eṯ-talel] (fethateynle) Şol nesnedir ki eser-i dârdan bâkî kalır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı