اَلطَّيَرَانُ [eṯ-ṯayerân] (جَوَلاَنٌ [cevelân] vezninde) ve
اَلطَّيْرُ [eṯ-ṯayr] (سَيْرٌ [seyr] vezninde) ve
اَلطَّيْرُورَةُ [eṯ-ṯayrûret] (صَيْرُورَةٌ [ṡayrûret] vezninde) Uçmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَارَ الطَّائِرُ يَطِيرُ طَيَرَانًا وَطَيْرًا وَطَيْرُورَةً إِذَا تَحَرَّكَ فِي الْهَوَاءِ وَهُوَ لَهُ فِي الْجَوِّ كَمَشْيِ الْحَيَوَانِ فِي الْأَرْضِ Ve bir nesne uzamak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: طَارَ الشَّعْرُ إِذَا طَالَ
اَلطَّيْرُورَةُ [eṯ-ṯayrûret] (ṯâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnu ve râ’nın zammıyla) ve
اَلطَّيَرَانُ [eṯ-ṯayerân] (fethateynle) Uçmak; yukâlu: طَارَ يَطِيرُ طَيْرُورَةً وَطَيَرَانًا Ve
طَيْرُورَةٌ [ṯayrûret] Hiffete dahi derler ki sıkletin mukâbilidir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı