اَلطَّمُّ [eṯ-ṯamm] (ṯâ’nın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) ve
اَلطُّمُومُ [eṯ-ṯumûm] (عُمُومٌ [ʹumûm] vezninde) Su çoğalıp kabarmakla her yeri basıp bürümek maʹnâsınadır; yukâlu: طَمَّ الْمَاءُ طَمًّا وَطُمُومًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا غَمَرَ Ve doldurmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَمَّ الْإِنَاءَ إِذَا مَلَأَهُ Ve kuyuyu örtüp düpdüz belirsiz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: طَمَّ الرَّكِيَّةَ طَمًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا دَفَنَهَا وَسَوَّاهَا Ve bir nesne pek çoğalmakla kabarıp yücelmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: طَمَّ الشَّيْءُ إِذَا كَثُرَ حَتَّى عَلَا وَغَلَبَ Ve başın bir mikdâr yerini tırâş eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: طَمَّ رَأْسَهُ إِذَا غَضَّ مِنْهُ Şârih der ki Esâs’ta إِذَا حَلَقَهُ ʹibâretiyle mübeyyen olmakla tamâm tırâş eylemek olur. Ve
طَمٌّ [ṯamm] Saçı kırkmak, ʹalâ-kavlin örüp tortop başta bükmek maʹnâsınadır; yukâlu: طَمَّ شَعْرَهُ إِذَا جَزَّهُ أَوْ عَقَصَهُ Ve kuş ağacın tepesine konmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَمَّ الطَّائِرُ الشَّجَرَةَ إِذَا عَلَاهَا Ve
طَمٌّ [ṯamm] ve
طَمِيمٌ [ṯamîm] Cüst ve çâlâk olmak, ʹalâ-kavlin rûy-i zemînde seyr ve seyâhat etmek yâhûd âhestece seğirtmek maʹnâsınadır; yukâlu: طَمَّ الرَّجُلُ وَالْفَرَسُ طَمًّا وَطَمِيمًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا خَفَّ أَيْ أَسْرَعَ أَوْ ذَهَبَ عَلَى وَجْهِ الْأَرْضِ أَوْ عَدَا عَدْوًا سَهْلًا
اَلطُّمُومُ [eṯ-ṯumûm] (zammeteynle) Saçı kaldırıp baş üzerinde bir yere cemʹ etmek; yukâlu: طَمَّ شَعْرَهُ طُمُومًا إِذَا عَقَصَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı