el-ʹiṡâm ~ اَلْعِصَامُ

Kamus-ı Muhit - العصام maddesi

اَلْعِصَامُ [el-ʹiṡâm] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Sürmeye ıtlâk olunur, gözün nûrunu hıfz eylediği için; yukâlu: فِي عَيْنِهَا عِصَامٌ أَيْ كُحْلٌ Ve at ve deve makûlesi hayvânın kuyruğunun incerek yerine denir, cemʹi أَعْصِمَةٌ [aʹṡimet]tir. Ve ʹİṡâm b. Şehber, Nuʹmân b. Munžir’in derbânıdır; ve minhu kavluhum: “مَا وَرَاءَكَ يَا عِصَامُ” Zemaḣşerî Mustaḵṡâ’da bunu mesel olarak sebt eylemiştir, bir nesneden istihbâr mevkiʹinde îrâd olunur. Merkûm ʹİṡâm hasta olup ve mevti ircâf olunmuşken ifâkat bulup Nuʹmân huzûruna geldikte ona kelâm-ı mezbûr ile istifsâr eylemiştir. İntehâ. Ve mine’l-emsâli: “كُنْ عِصَامِيًّا وَلَا تَكُنْ عِظَامِيًّا” Bu meselin menşe΄i şâʹirin işbu: “نَفْسُ عِصَامٍ سَوَّدَتْ عِصَامَا || وَعَلَّمَتْهُ الْكَرَّ وَالْإِقْدَامَا” beytidir. Murâd ʹİṡâm-ı Ḣâricidir, ʹArab ona Ḣâricî ıtlâk ettikleri sâbıka-i devlet ü haşmeti yok iken kendi kiyâset ve rüşd ve ikbâliyle hurûc eylediğine mebnîdir. Pes beyt-i mezbûrun mefhûmu ʹİṡâm-ı mezbûr mukaddemâ eser-i siyâdetten bî-behre iken nefsinin istiʹdâd ve kiyâset ve reşâdı kendisini merkez-i siyâdete iblâg edip ve kendisine kerr ve harb ve ikdâmı taʹlîm eyledi. Ve “كُنْ عِصَامِيًّا وَلَا تَكُنْ عِظَامِيًّا” kavli “Şeref ve şân senin kendi müktesebin ve mâye-i zâtın olsun, ʹizâm-ı rüfât kabîlinden olan âbâ΄ ve ecdâd ile olmasın!” Yaʹnî zâdelikle tafra-fürûş-ı ʹizz ü şeref olmak muʹteber değildir, makbûl olan şeref kesbîdir. Ve

عِصَامٌ [ʹiṡâm] Hevdecin ve mihaffenin bağına denir. Ve kova ve kırba ve matara makûlesinin bağına denir. Ve çuval ve garâre makûlesinin kulpuna denir; cemʹi أَعْصِمَةٌ [aʹṡimet] ve عُصْمٌ [ʹuṡm] gelir ʹayn’ın zammıyla ve عِصَامٌ [ʹiṡâm] gelir müfredinin lafzı üzere دِلَاصٌ, [dilâṡ] ve فُلْكٌ [fulk] gibi.

Vankulu Lugatı - العصام maddesi

اَلْعِصَامُ [el-ʹiṡâm] (ʹayn’ın kesri ile) Şol iptir ki onunla kırbanın ağzın bağlarlar. Ve şol kayışa dahi derler ki kırbayı onunla götürürler. Ve ʹArabların مَا وَرَاءَكَ يَا عِصَامُ dedikleri kavllerinde عِصَامٌ [ʹİṡâm] Nuʹmân b. Munžir’in kapıcısının ismidir. Ve fi’l-meseli: “كُنْ عِصَامِيًّا وَلَا تَكُنْ عِظَامِيًّا Ve bu mesel şâʹirin bu şiʹrinden me΄hûzdur: “نَفْسُ عِصَامٍ سَوَّدَتْ عِصَامًا || وَعَلَّمَتْهُ الْكَرَّ وَالْإِقْدَامَا” Yaʹnî “ʹİṡâm’a mensûb ol, ʹazamete ve tekebbüre mensûb olma.” Nitekim maʹnâ-yı şiʹrden عِصَامٌ [ʹİṡâm]ın kibri ve ʹazameti fehm olunur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı