el-mess ~ اَلْمَسُّ

Kamus-ı Muhit - المس maddesi

اَلْمَسُّ [el-mess] (mîm’in fethi ve sîn’in teşdîdiyle) ve

اَلْمَسِيسُ [el-mesîs] (أَزِيزٌ [ezîz] vezninde) ve

اَلْمِسِّيسَى [el-missîsâ] (خِلِّيفَى [ḣillîfâ] vezninde) Bir nesneye değmek maʹnâsınadır; tekûlu: مَسِسْتُهُ بِالْكَسْرِ أَمَسُّهُ بِالْفَتْحِ مَسًّا وَمَسِيسًا وَمِسِّيسَى مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَتَقُولُ مَسَسْتُهُ مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَرُبَّمَا تَقُولُ مِسْتُهُ بِكَسْرِ الْمِيمِ وَحَذْفِ السِّينِ الْأُولَى إِذَا لَمَسْتَهُ Şârih der ki mü΄ellif gerçi burada لَمْسٌ [lems] ile tefsîr edip lâkin لَمْسٌ [lems] mâddesinde takyîd eylediğine binâ΄en مَسٌّ [mess] eʹamm olmak muktezîdir, zîrâ لَمْسٌ [lems] el ile ve مَسٌّ [mes] el ve sâ΄ir aʹzâ ile değmekte müstaʹmeldir. İntehâ. Ve kavluhu taʹâlâ: ﴿ذُوقُوا مَسَّ سَقَرَ﴾ اَلْآيَة أَيْ أَوَّلَ مَا يَنَالُكُمْ مِنْهَا كَقَوْلِكَ وَجَدَ فُلاَنٌ مَسَّ الْحُمَّى أَيْ أَوَّلَ مَا نَالَهُ مِنْهَا Ve

مَسٌّ [mess] Cünûn maʹnâsına müstaʹmeldir. ʹİnde’l-ʹarab cinn tâ΄ifesinin değip dokunmasından ʹârız olduğu için.

Vankulu Lugatı - المس maddesi

اَلْمَسُّ [el-mess] (mîm’in fethi ve sîn’in teşdîdiyle) Bir nesneye yapışmak; yukâlu: مَسِسْتُ الشَّيْءَ أَمَسُّهُ مَسًّا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ Ve bunun bâb-ı râbiʹden gelmesi lügat-ı fasîhadır. Ve Ebû ʹUbeyde مَسَسْتُ الشَّيْءَ أَمُسُّ مَسًّا dahi rivâyet etmiştir bâb-ı evvelden ve gâh olur مِسْتُ الشَّيْءَ dahi derler sîn’lerin mukaddemin hazf edip kesresin mîm’e tahvîl etmekle. Ve bâʹzı ʹArab mîm’i meksûr etmeyip hâli üzere meftûh istiʹmâl eder. Ve bu sebebden Bârî taʹâlânın ﴿فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ﴾ (الواقعة 65) buyurduğu kavl-i şerîfinde kesriyle ve fethiyle kırâ΄at olunur ki bunun aslı ظَلِلْتُمْ idi ve bu şâzz olan tahfîflerdendir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı