اَلْمَسَافُ [el-mesâf] ve
اَلْمَسَافَةُ [el-mesâfet] (mîm’lerin fethiyle) ve
اَلسِّيفَةُ [es-sîfet] (sîn’in kesriyle) Iraklık, buʹd maʹnâsınadır; yukâlu: كَمْ مَسَافُ هَذِهِ الْأَرْضِ وَمَسَافَتُهَا وَسِيفَتُهَا أَيْ بُعْدُهَا ve tekûlu: بَيْنَنَا مَسَافَةُ عِشْرِينَ يَوْمًا Ve bunun aslı şemm maʹnâsından me΄hûzdur ki koklamak maʹnâsınadır, zîrâ beyâbânda kılavuz olan kimse ʹazm eylediği ciheti teşhîs edemediği suette toprağını istişmâm eder, tâ ki doğru mu geldi yoksa yanıldı mı maʹlûmu olur. Baʹdehu kesret-i istiʹmâlle ıraklığa مَسَافَةٌ [mesâfet] ıtlâk eylediler.
اَلْمَسَافَةُ [el-mesâfet] (mîm’in fethiyle) Buʹd maʹnâsınadır. Ve bunun aslı شَمٌّ [şemm]den me΄hûzdur, koklamak maʹnâsına, zîrâ berriyyede delîl olan kimse ʹazm ettiği ciheti teşhîs edemese toprağı koklar tâ ki teveccühünde istikâmet üzere midir yâhûd değil midir maʹlûm edine, kaçan deve necâseti râyihâsın alsa bilirdi ki istikâmet üzeredir, ondan sonra kesret-i istiʹmâl ile baʹdehu mesâfe tesmiye olundu.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı