اَلسُّؤَالُ [es-su΄âl] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) ve
اَلسَّآلَةُ [es-se΄âlet] (سَفَالَةٌ [sefâlet] vezninde) ve
اَلْمَسْأَلَةُ [el-mes΄elet] (مَرْحَلَةٌ [merḩalet] vezninde) ve
اَلتَّسْئَالُ [et-tes΄âl] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) ve
اَلسَّأَلَةُ [es-se΄elet] (fetehâtla) Bir nesneyi bir kimseden istemek maʹnâsınadır ki Fârisîde hâsten denir; asl dilenmek maʹnâsına mevzûʹdur; yukâlu: سَأَلَهُ كَذَا وَعَنْ كَذَا وَبِكَذَا أَيْ عَنْهُ سُؤَالًا وَسَآلَةً وَمَسْأَلَةً وَتَسْئَالًا وَسَأَلَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا اسْتَدْعَى Burada بِكَذَا lafzında bâ΄, عَنْ maʹnâsınadır.
اَلْمَسْأَلَةُ [el-mes΄elet] (mîm’in ve hemzenin fethi ve sîn’in sükûnuyla) Bi-maʹnâhu; yukâlu: سَأَلْتُهُ الشَّيْءَ وَسَأَلْتُهُ عَنِ الشَّيْءِ سُؤَالًا وَمَسْأَلَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ Ve Bârî taʹâlânın ﴿سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ﴾ (المعارج،1) dediği kavli عَنْ عَذَابٍ maʹnâsınadır. Aḣfeş eyitti: خَرَجْنَا نَسْأَلُ عَنْ فُلَانٍ وَبِفُلَانٍ derler. Ve gâh olur سَأَلَ kelimesinin hemzesi tahfîf olunup سَالَ يَسَالُ derler. Ve bu takdîrce emri سَلْ gelir, harf-i sânî müstakbelinde müteharrik olduğu için ve takdîr-i evvel üzere إِسْأَلْ gelir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı