اَلنَّوْصُ [en-nevṡ] (حَوْصٌ [ḩavṡ] vezninde) Gerilenmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَاصَ عَنْهُ يَنُوصُ نَوْصًا إِذَا تَأَخَّرَ Ve
نَوْصٌ [nevṡ] Hımâr-ı vahşîye denir, dâ΄imâ نَائِصٌ [nâ΄iṡ] yaʹnî ürkmüş gibi başını yukarı kaldırır olduğu için ıtlâk olunmuştur, نُهُوصٌ [nuhûṡ]-ı âtî maʹnâsından me΄hûzdur. Ve
نَوْصٌ [nevṡ] Deprenmek, taharrük maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve ayrılıp alarga olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَاصَ عَنْهُ إِذَا تَنَحَّى وَفَارَقَهُ Ve kıyama davranmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَاصَ إِلَيْهِ إِذَا نَهَضَ
اَلنَّوْصُ [en-nevṡ] (nûn’un fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Müte΄ahhir olmaktır. Ve
نَوْصٌ [nevṡ] Irak olmağa dahi derler; yukâlu: نَاصَ عَنْ قِرْنِهِ يَنُوصُ نَوْصًا إِذَا فَرَّ وَرَاغَ Ve
نَوْصٌ [nevṡ] Hımâr-ı vahşîye dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı