اَلنَّوْطُ [en-nevṯ] (سَوْطٌ [savṯ] vezninde) Bir nesneyi bir şeyʹe geçirip asmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَاطَهُ بِهِ يَنُوطُهُ نَوْطًا إِذَا عَلَّقَهُ عَلَيْهِ Ve
نَوْطٌ [nevṯ] Davara yükü yüklettikten sonra denklerin aralığına vazʹ olunan ʹilâveye denir ki ser-bâr taʹbîr olunur; yukâlu: قَدْ أَثْقَلَ الدَّابَّةَ النَّوْطُ أَيِ الْعِلاَوَةُ الَّتِي وُضِعَتْ بَيْنَ عِدْلَيْنِ Ve bir nesneden asılıp duran askıya denir. Ve bunlar vasf bi’l-masdardır. Ve şol küçük sepete ve zenbîle denir ki içine hurmâ makûlesi nesne koyup deveye asarlar; cemʹi أَنْوَاطٌ [envâṯ] ve نِيَاطٌ [niyâṯ] gelir. Ve minhu’l-meselu: “إِنْ أَعْيَا الْبَعِيرُ فَزِدْهُ نَوْطًا” Yaʹnî “Eğer devenin yükü ağır olup yorulur ise yükünü tahfîf eylemeyip bir نَوْطٌ [nevṯ] dahi ziyâde eyle.” Bu mesel bir bahîlden bir nesne taleb olundukta mahzûz olmamakla ibrâm ve ilhâhı ziyâde kıl diyecek mevkiʹde darb olunur.
اَلنَّوْطُ [en-nevṯ] (nûn’un fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Asmak; yukâlu: نَاطَ الشَّيْءَ يَنُوطُهُ نَوْطًا إِذَا عَلَّقَهُ Ve
نَوْطٌ [nevṯ] Arka ile kuyruk mâ-beynine dahi derler. Ve
نَوْطٌ [nevṯ] Bir nesneden asılan nesneye de derler. Ve fi’l-meseli: “عَاطٍ بِغَيْرِ أَنْوَاطٍ” Yaʹnî bir nesneyi almağa el uzatır ki hâlen asılmış nesne yoktur. Ve bu “كَالْحَادِي وَلَيْسَ لَهُ بَعِيرٌ” dedikleri gibidir. Ve حَادِي [ḩâdî] ḩâ ve dâl-ı mühmeleteynle deveyi şevke getirmek için ırlayan kimsedir ve “تَجَشَّأَ لُقْمَانُ مِنْ غَيْرِ شِبَعٍ” dedikleri gibidir. Ve
نَوْطٌ [nevṯ] Kiçirek hurmâ kabıdır ki deve yanına asarlar.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı