اَلتَّمْلِيحُ [et-temlîḩ] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) تَمَلُّحٌ [temelluḩ] maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَّحَ الرَّجُلُ بِمَعْنَى تَمَلَّحَ Ve taʹâma tuzu mikdârından ziyâde kotarmak maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَّحَ الْقِدْرَ إِذَا أَكْثَرَ مِلْحَهَا Ve şâʹir şiʹrinde hoş-âyende mazmûn yâhûd bir taʹbîr-i dil-nişîn îrâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَّحَ الشَّاعِرُ إِذَا أَتَى بِشَيْءٍ مَلِيحٍ Ve
تَمْلِيحٌ [temlîḩ] Deve bir mikdârca semirmek maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَّحَ الْجَزُورُ إِذَا سَمِنَ قَلِيلاً
اَلتَّمْلِيحُ [et-temlîḩ] (ʹalâ-vezni اَلتَّكْرِيم [et-tekrîm]) Bi-maʹnâhu; yukâlu: مَلَّحْتُ الْقِدْرَ إِذَا أَكْثَرْتَ فِيهَا الْمِلْحَ Ve
تَمْلِيحٌ [temlîḩ] Deve semirmeğe dahi derler; yukâlu: مَلَّحَتِ الْجَزُورُ إِذَا سَمِنَتْ Ve جَزُورٌ [cezûr] cîm’in fethiyle boğazlanacak deve. Ve
تَمْلِيحٌ [temlîḩ] Şâʹir şiʹrinde bir melîh nesne îrâd etmek; yukâlu: مَلَّحَ الشَّاعِرُ إِذَا أَتَى بِشَيْءٍ مَلِيحٍ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı