اَلْعَنْيُ [el-ʹany] (ʹayn’ın fethi ve nûn’un sükûnuyla) Bir adama bir taʹablı iş peydâ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَنَى الْأَمْرَ لَهُ يَعْنِي عَنْيًا إِذَا حَدَثَ وَنَزَلَ Ve taʹâm ve şarâb hoş-güvâr olmakla mizâca muvâfık olup sinmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَنَى فِيهِ الْأَكْلُ إِذَا نَجَعَ Ve yer ot bitirmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَنَتِ الْأَرْضُ بِالنَّبَاتِ إِذَا أَظْهَرَتْهُ Ve
عَنْيٌ [ʹany] ve
عِنَايَةٌ [ʹinâyet] İrâde ve kasd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَنَى بِالْقَوْلِ كَذَا عَنْيًا وَعِنَايَةً إِذَا أَرَادَ
اَلْعِنَايَةُ [el-ʹinâyet] (ʹayn’ın kesri ile) Dilemek; tekûlu: عَنَيْتُ بِالْقَوْلِ كَذَا إِذَا أَرَدْتَ Ve
عِنَايَةٌ [ʹinâyet] Zahmet çekmeğe dahi derler; tekûlu: عُنِيتُ بِحَاجَتِكَ أُعْنَى بِهَا عِنَايَةً Ve
عِنَايَةٌ [ʹinâyet] Bir nesne fehm olmağa dahi derler. Ve fi’l-hadîsi: “مِنْ حُسْنِ إِسْلَامِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لَا يَعْنِيهِ” أَيْ مَا لَا يَهُمُّهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı