ʹAnz ~ عَنْزٌ

Kamus-ı Muhit - عنز maddesi

يَوْمُ الْعَنْزِ [yevmu’l-ʹanz] Şol gündür ki bir kassâb bir عَنْزٌ [ʹanz]ı zebh kasdıyla yatırıp lâkin bıçağını bulamamakla o gâ΄ilede iken keçi telâşından ayaklarıyla yeri tepip kazımakla nâgâh toprağın altından bir bıçak zuhûr edip onunla zebh olunmuştur; ḣكَالْبَاحِثِ عَنْ حَتْفِهِ بِظِلْفِهِḢ meselinden dahi murâd budur. Şârihin beyânına göre عَنْزٌ [ʹanz] yaban keçisinin dişisine de ıtlâk olunur. İntehâ. Ve

عَنْزٌ [ʹAnz] Sinân b. Şurayṯ nâm kimsenin feresi yâhûd kılıcı ismidir. Ve toprağı siyâh olan tepeye denir. Ve tavşancıl kuşunun dişisine denir. Ve bir nevʹ büyük balık adıdır ki bir dânesini bir katır çekip göteremez. Ve bir gûne su kuşuna denir. Ve toy kuşunun ve kerkes kuşunun dişlerine denir. Ve

عَنْزٌ [ʹAnz] Ṯasm kabîlesinden bir hatun adıdır; ḣهَذَا شَرَّ يَوْمِيḢ meseli ondan neş΄et eyledi. Mezbûreyi bir kabîle halkı seby ve esîr edip bir mihaffeye irkâb ve yolda gam ve vahşetini izâle zımnında kavlen ve fiʹlen tatyîb ve nüvâzişine ibtidâr eylediklerinde kelâm-ı merkûmu îrâd eyledi. Gavâ΄ili murâd olunan kimse hakkında kavlen ve fiʹlen hüsn-i muʹâmele olunduğu hînde darb olunur. Kelâm-ı mersûmda vâkiʹ شَرَّ lafzı zarfiyyet üzere mansûb olmakla رَكِبَتْ بِحِدْجٍ فِي شَرِّ يَوْمَيْهَا sebkindedir. Ve

عَنْزٌ [ʹanz] ʹUdûl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَنَزَ عَنْهُ عَنْزًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا عَدَلَ Ve عَنَزَةٌ [ʹanezet] ile sançmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَنَزَهُ إِذَا طَعَنَهُ بِالْعَنَزَةِ Ve ʹAnz b. Vâ΄il b. Ḵâsiṯ bir cemâʹat pederidir.

Vankulu Lugatı - عنز maddesi

اَلْعَنْزُ [el-ʹanz] (ʹayn’ın fethi ve nûn’un sükûnuyla) Dişi keçi. Ve âhûnun dişisine ve yaban keçisinin dişisine dahi ıtlâk olunur. Ve

عَنْزٌ [ʹanz] Gâh olur ata ıtlâk olunur, فَرَسٌ [feres] maʹnâsına ve gâh olur küçük tepeye ve gâh olur bir mahsûs kabîleye ıtlâk olunur ve gâh olur bir ʹavrete ʹalem kılınır ve gâh olur dişi tavşancıla ıtlâk olunur, عُقَابٌ [ʹuḵâb]-ı ünsâ maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı