ʹavreteyi’ş-şems ~ عَوْرَتَيِ الشَّمْسِ

Kamus-ı Muhit - عورتي الشمس maddesi

Şârih der ki sâʹât-i mezbûreye عَوْرَةٌ [ʹavret] ıtlâkı ıtlâkât-ı şerʹiyyedendir, zarfiyyet ve mazrûfiyyet ʹalâkasına mebnîdir, me΄hazı sûre-i Nûr’da ﴿يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلثَ مَرَّاتٍ مِنْ قَبْلِ صَلَوةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهِيرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلَوةِ الْعِشَاءِ ثَلثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْ﴾ الآية kerîmesidir. Baʹzı müfessirîn sebeb-i nüzûlünü bu vech üzere beyân eyledi ki bir gün nısfu’n-nehâr vaktinde Fahr-i ʹâlem ʹaleyhi’s-selâm hazretleri Fârûḵ-ı aʹzam’ı ihzâr için ebnâ΄-ı ensârdan Mudlic b. ʹAmr nâm gulâmı irsâl edip meğer Hazret-i Fârûḵ o hengâmda kaylûleye meşgûl ve ʹavret yerinden sevb bertaraf olmakla gulâm-ı mezbûr bagteten duhûl ve îkâz ve teblîg-i emr-i hümâyûn eyledikte sûret-i merkûmeden münfaʹil ve âzürde-dil olarak kıyâm ve kâşkî Hazret-i Ḣudâ-yı müteʹâl bu vaktlerde bî-izn ve iʹlâm bir adamın ser ve katına duhûl olunmamak bâbında emr-i semâvî inzâl buyura idi diye temennâ ederek hâk-i pây-i nebevîye ʹâzim olup lede’l-vusûl âyet-i merkûme şeref-yâfte-i nüzûl olmuş bulmakla secde-güzâr-ı dergâh-ı kâdi’l-hâcât oldular. İntehâ. Ve

عَوْرَةٌ [ʹavret] Mutlakan şerm ve istihyâ olunacak şey΄e ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ عَوْرَةٌ لاَ يَلِيقُ أَنْ يُفْعَلَ أَيْ أَمْرٌ يُسْتَحْيَا مِنْهُ Ve

عَوْرَاتُ الْجِبَالِ [ʹavrâtu’l-cibâl] Dağlarda olan yarıklar ve çatlaklardan ʹibârettir. Ve

عَوْرَتَيِ الشَّمْسِ [ʹavreteyi’ş-şems] Maşrık ve magribden ʹibârettir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı