اَلْمِلْحُ [el-milḩ] (mîm’in kesriyle) Maʹrûftur ki tuza denir, Fârisîde nemek derler. Ve مِلْحٌ [milḩ] lafzı mü΄ennestir, kalîlen müzekker olur. Ve
مِلْحٌ [milḩ] Masdar olur, emzirmek, رَضَاعٌ [reḋâʹ] maʹnâsınadır; yukâlu: مَلَحَتْ فُلاَنَةٌ فُلاَنًا إِذَا رَضَعَتْهُ Ve ʹilm maʹnâsına istiʹmâl olunur ki ismdir, mâ-bihi’l-lezzet olduğu için. Ve ʹulemâya ıtlâk olunur ki dînin tuzlarıdır. Ve güzellik maʹnâsınadır. Ve iç yağına denir, شَحْمٌ [şaḩm] maʹnâsına. Esâs’ın beyânına göre mecâzdır, tuz yiyen davarın bedeninde şahm peydâ olmak hasebiyle. Ve
مِلْحٌ [milḩ] Semizliğe ıtlâk olunur, سِمَنٌ [simen] maʹnâsına. Ve hürmet ve zimâm maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: بَيْنَهُمَا مِلْحٌ أَيْ حُرْمَةٌ وَذِمَامٌ وَعَهْدٌ Ve
مِلْحٌشَوَارِقُ [milḩun şevâriḵu] Tuzlu suya denir, deniz suyu gibi; عَذْبٌ [ʹažb] mukâbilidir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı