اَلنَّطِيحَةُ [en-neṯîḩat] (نَصِيحَةٌ [naṡîḩat] vezninde) Süsülmekten helâk olmuş dişi hayvâna denir, مَنْطُوحَةٌ [menṯûḩat] maʹnâsınadır. Müzekkerinde نَطِيحٌ [neṯîḩ] denir. Lâkin mü΄ellif Baṡâ΄ir’de نَطِيحَةٌ [neṯîḩat] مَنْطُوحَةٌ [menṯûḩat] maʹnâsına olup âhirindeki hâ΄, فَرِيسَةٌ [ferîset] ve أَكِيلَةٌ [ekîlet] gibi ismiyyet için olmak üzere sebt eylemiştir. Ve
نَطِيحٌ [neṯîḩ] Sayyâdın karşısından zuhûr edip gelen şikâra ıtlâk olunur, gerek kuş ve gerek sâ΄ir cânver olsun, gûyâ ki sayyâdı boynuzuyla istikbâl eder. Ve bu ʹinde’s-sayyâd meş΄ûmdur. Ve
نَطِيحٌ [neṯîḩ] Uğursuz, meş΄ûm kişiye ıtlâk olunur ki mecâz bi-mertebeteyndir. Ve cebhesinde iki dâ΄iresi yaʹnî çiftesi olan ata ıtlâk olunur ki kerîh ve nâ-mübârek ʹadd ederler. Cündîler çifteli taʹbîr ederler, bir dâne olursa mesʹûd iʹtibâr ederler.
اَلنَّطِيحُ [en-neṯîḩ] ve
اَلنَّاطِحُ [en-nâṯiḩ] Menâzil-i kamerden bir menzilin ismidir, nitekim نَطْحٌ [naṯḩ]ta mürûr etti. Ve dahi şol uçan kuştur veyâhûd şol sayd-ı vahşîdir ki önünden gele. Ve bu قَعِيدٌ [ḵaʹîd]in hilâfıdır ki قَعِيدٌ [ḵaʹîd] diye sayyâdın ardından gelen sayda derler. Ve
نَاطِحٌ [nâṯiḩ] diye mutlakan boynuzu olana derler, koyundan ve keçiden ne ki var ise; yukâlu: مَا لَهُ نَاطِحٌ وَلَا خَائِطٌ Yaʹnî “Onun ne koyunu ve ne keçisi vardır, ve ne hod devesi vardır” ki خَائِطٌ [ḣâ΄iṯ]ten murâd devedir. Ve
نَطِيحٌ [neṯîḩ] Şol ata derler ki alnında onun kendi kılından iki dâ΄iresi ola. Ve bu kerîh ʹadd olunur. Ve eger dâ΄ire bir olursa ona دَائِرَةُ اللَّطَاةِ [dâ΄iretu’l-leṯât] derler kerîh ʹadd olunmaz.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı