hâ΄e ~ هَاءَ

Kamus-ı Muhit - هاء maddesi

هَاءَ [hâ΄e] (جَاءَ [câ΄e] vezninde) Kelime-i telbiyedir, yaʹnî nidâ olunan kimsenin savt-ı icâbetinden hikâyedir ki bizim lisânımızda dahi hemzenin sükûnuyla ve hemzesiz îrâd olunur ve fîhi kâle’ş-şâʹir: “لاَ بَلْ يُجِيبُكَ حِيَن تَدْعُو بِاسْمِهِ || فَيَقُولُ هَاءَ وَطَالَمَا لَبَّــــى” Yaʹnî “Hâl öylece değildir, belki sen onu ismiyle çağırdıkta sana icâbet edip هَاءَ [hâ΄e] yaʹnî لَبَّيْكَ [lebbeyk] diye telbiye eder ve kemâl-i inkıyâd ve icâbetinden uzun uzadı pek çok telbiye eder.” Mü΄ellifin şâhid iradı, Ṡaġânî Tekmile’de mütevakkıf olmakla onu redde mebnîdir. Ve

هَاءَ [hâ΄e] (kezâlik جَاءَ [câ΄e] vezninde) İsm-i fiʹl-i emr olur, هَاكَ [hâ-ke] maʹnâsına ki خُذْ [ḣuž] maʹnâsınadır ve gâhî kâf-ı hitâbla zikr olunup tasarruf ederler, خُذْ أَنْتَ [ḣuž ente] maʹnâsına ve gâhî kâf’tan müstagnî olup âhirinde olan hemzeden tasarruf ederler. Müfredinde هَاءَ [hâ΄e] derler; tesniye müzekkerinde هَاؤُمَا [hâ΄umâ] derler ve cemʹ-i müzekkerinde هَاؤُمْ [hâ΄um] derler ve müfred mü΄ennesinde هَاءِ [hâ΄i] derler bilâ-yâ΄in hemzenin kesriyle ve tesniye mü΄ennesinde هَاؤُمَا [hâ΄umâ] derler ve cemʹ-i mü΄ennesinde هَاؤُنَّ [hâ΄unne] derler nûn-ı müşeddede ile. Ve bunda bir lügat dahi vardır ki هَأْ يَا رَجُلُ [he΄ yâ reculu] derler hemze-i sâkine ile هَعْ [haʹ] vezninde; bunun aslı هَاءْ [hâ΄] idi هَاعْ [hâʹ] vezninde, ictimâʹ-ı sâkineyne mebnî elif sâkıt olmuştur; mü΄ennesinde هَائِي [hâ΄î] denir هَاعِي [hâʹî] vezninde ve tesniyelerinde هَاءَا [hâ΄â] denir هَاعَا [hâʹâ] gibi. Ve cemʹ-i mü΄ennesinde هَأْنَ [he΄ne] denir هَعْنَ [haʹne] vezninde, zâhiren cemʹ-i müzekkeri yine هَاؤُمْ [hâ΄um] olmaktır.

هَاءِ [hâ΄i] (hemzenin kesriyle) هَاتِ [hâti] maʹnâsınadır ki ism-i fiʹl-i emrdir, “bana ver” ve “bana getir” demektir. Tesniye müzekkerinde هَائِيَا [hâ΄iyâ] denir ve cemʹ-i müzekkerinde هَاؤُوا [hâʹû] denir ve müfred mü΄ennesinde هَائِي [hâ΄î] ve tesniye mü΄ennesinde هَائِيَا [hâ΄iyâ] ve cemʹ mü΄ennesinde هَائِينَ [hâ΄îne] denir هَاتِينَ [hâtîne] gibi.

Vankulu Lugatı - هاء maddesi

هَاءِ [hâ΄i] (kesr-i hemze ile) Getir demektir, هَاتِ maʹnâsına; mü΄ennesinde هَائِي derler yâ’nın isbâtıyla, هَاتِي gibi ve mer΄eteyn ve recüleyn için هَائِيَا dersin, ricâl için هَاؤُوا nisâ için هَائِينَ dersin هَاتِينَ gibi. Bunların cemîʹinde hemzeyi makâm-ı tâ’ya ikâmet edersin, kaçan ki هَاءِ يَا رَجُلُ desen feth-i hemze ile maʹnâsı هَاكَ demek olur, خُذْ maʹnâsına, tesniyesinde هَائِيَا ve cemʹinde هَاؤُمْ dersin mislu هَاكُمَا ve هَاكُمْ Mü΄ennesinde هَاءِ dersin kesr-i hemze ile yâ’sız, mislu: هَاعِ Ve tesniyesinde هَاؤُمَا cemʹinde هَؤُونَ dersin. Bu cümlesinde hemzeyi makâm-ı kâf’a ikâmet edersin. Ve bunda bir lügat dahi vardır ki هَأْ يَا رَجُلُ derler hemze’nin sükûnuyla mislu هَعْ Ve bu aslında هَاءْ idi mislu: هَاعْ Elif sâkıt oldu, ictimâʹ-ı sâkineynden ötürü. Ve mü΄ennesinde هَائِي dersin mislu: هَاعِي Ve recüleyn ve imre΄eteyn için هَاءَا dersin mislu هَاعَا Ve ricâl için هَاؤُوا dersin mislu هَاعُوا Ve nisâ için هَأْنَ dersin mislu هَعْنَ teskînle. Ve kaçan ki sana هَاءَ deseler feth-i hemze ile cevâbında مَا أَهَاءُ dersin yaʹnî almam dersin, مَا آخُذُ maʹnâsına ve مَا أُهَاءُ dersin zamm-ı hemze ile mechûl vezni üzere, yaʹnî bana verilmez, مَا أُعْطَى maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı