اَلْقَفْزُ [el-ḵafz] (ḵâf’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْقَفَزَانُ [el-ḵafezân] (fetehâtla) ve
اَلْقُفَازُ [el-ḵufâz] (ḵâf’ın zammıyla) ve
اَلْقُفُوزُ [el-ḵufûz] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Sıçramak maʹnâsınadır; yukâlu: قَفَزَ الظَّبْيُ قَفْزًا وَقَفَزَانًا وَقُفَازًا وَقُفُوزًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا وَثَبَ Ve ölmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: قَفَزَ فُلاَنٌ إِذَا مَاتَ
اَلْأَقْفِزَةُ [el-aḵfizet] (hemzenin fethi ve fâ’nın kesriyle) ve
اَلْقُفْزَانُ [el-ḵufzân] (ḵâf’ın zammı ve fâ’nın sükûnuyla) قَفِيزٌ [ḵafîz]in cemʹi.
اَلْقَفَزَانُ [el-ḵafezân] (fethateynle) Kezâlik sıçramak maʹnâsına; yukâlu: قَفَزَ قَفَزَانًا أَيْضَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı