el-ibâ΄et ~ اَلْإِبَاءَةُ

Kamus-ı Muhit - الإباءة maddesi

اَلْإِبَاءُ [el-ibâ΄] ve

اَلْإِبَاءَةُ [el-ibâ΄et] (hemzelerin kesriyle) Bir nesneyi kerîh görüp iğrenmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَى الشَّيْءَ يَأْبَاهُ وَيَأْبِيهِ إِبَاءً وَإِبَاءَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالثَّانِي إِذَا كَرِهَهُ Şârih der ki bâb-ı sâlis şüzûza mebnîdir ve bâb-ı sânî kıyâs üzeredir. Ve mü΄ellif كُرْهٌ mâddesini إِبَاءٌ [ibâ΄] ile tefsîr ve ümmehât-ı sâ΄irede bunları fark eylediler. إِبَاءٌ [ibâ΄] imtinâʹ maʹnâsına müfesserdir ki كُرْهٌ [kurh]un lâzımıdır. Ve Râġib’in beyânına göre إِبَاءٌ [ibâ΄] şiddet-i imtinâʹ maʹnâsına mevzûʹ olmakla imtinâʹ eʹamm olur.

الإِبَاءَةُ [el-ibâ΄et] (hemzenin kesriyle) Bir nesneyi şey΄-i âhere ircâʹ eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: أَبَأْتُهُ إِلَيْهِ أَيْ أَرْجَعْتُهُ Ve kâtili kısâsen katl eylemekle kanı maktûlün kanına berâber tutulmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَاءَ فُلاَنًا بِفُلاَنٍ إِذَا قُتِلَ بِهِ فَقَاوَمَهُ Ve konağa kondurmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَاءَهُ فِي الْمَنْزِلِ أَيْ أَنْزَلَهُ فِيهِ ve tekûlu’l-ʹArab: فَلاَةٌ تُبِيءُ فِي فَلاَةٍ أَيْ تَذْهَبُ Bu kelâm beyâbânın fart-ı vüsʹatinden kinâyedir; yaʹnî “O beyâbân bir derecede vüsʹatlidir ki gûyâ ekâbir-i beyâbân dahi zamîme olmakla sâlikini zamîme-i mezbûreye îsâl ve inzâl eder” demektir. تُبِيءُ [tubî΄u] kelimesi, إِبَاءَةٌ [ibâ΄et]ten muzâriʹdir, yoksa Mütercim-i Ṡiḩâḩ’ın vehmi gibi sülâsîden ve zehâb maʹnâsına değildir ki hattâ vâviyye ve yâ΄iyye olması cây-ı te΄emmül ola. Ve

إِبَاءَةٌ [ibâ΄et] Konağa konup yerleşmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَاءَ بِالْمَكَانِ إِذَا حَلَّهُ وَأَقَامَ بِهِ Ve deveyi yatağına çevirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَاءَ الإِبِلَ إِذَا رَدَّهَا إِلَى الْمَبْأَةِ Ve kaçmak maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: أَبَاءَ مِنْهُ إِذَا فَرَّ Ve deriyi dibâgata yatırmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبَاءَ الأَدِيمَ إِذَا جَعَلَهُ فِي الدِّبَاغِ

Vankulu Lugatı - الإباءة maddesi

اَلْإِبَاءَةُ [el-ibâ΄et] (hemze’nin kesri ve elifin meddiyle) Menzile göndermek; yukâlu: أَبَأْتُ الْإِبِلَ أَيْ رَدَدْتُهَا إِلَى مَنْزِلِهَا وَأَبَأْتُ عَلَى فُلَانٍ مَالَهُ إِذَا أَرَحْتَ إِبِلَهُ أَوْ غَنَمَهُ Ve إِرَاحَةٌ [irâḩat] yatağa getirmektir. Ve kısâs etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَبَأْتُ الْقَاتِلَ بِالْقَتِيلِ إِذَا قَتَلْتَهُ بِهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı