el-iṯrâd ~ اَلْإِطْرَادُ

Kamus-ı Muhit - الإطراد maddesi

اَلْإِطْرَادُ [el-iṯrâd] (إِبْعَادٌ [ibʹâd] vezninde) Bir kimsenin tard ve ibʹâdı yâhûd şehrden nefy ve ihrâcı bâbında emr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَطْرَدَهَ الْأَمِيرُ إِذَا أَمَرَ بِطَرْدِهِ أَوْ بِإِخْرَاجِهِ عَنِ الْبَلَدِ Ve müsâbaka husûsunda iki taraflı bahs eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَطْرَدَ الْمُسَابِقُ صَاحِبَهُ إِذَا قَالَ لَهُ إِنْ سَبَقْتَنِي فَلَكَ عَلَيَّ كَذَا وَإِنْ سَبَقْتُكَ فَلِي عَلَيْكَ كَذَا

اَلْإِطِّرَادُ [el-iṯṯirâd] (hemzenin ve ṯâ-yı müşeddenin kesriyle إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) Birkaç nesne birbirine tâbiʹ olup nesak-ı vâhid üzere çekilip gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: إِطَّرَدَ الْأَمْرُ إِذَا تَبِعَ وَجَرَى Ve bir iş doğrulup yoluna girmek ve uyup dürüst olmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِطَّرَدَ الْأَمْرُ إِذَا اسْتَقَامَ

Vankulu Lugatı - الإطراد maddesi

اَلْإِطْرَادُ [el-iṯrâd] (hemzenin kesri ve tâ’nın sükûnuyla) Bir kimsenin tardına emr etmek; yukâlu: أَطْرَدْتُهَا أَيْ أَمَرْتُ بِطَرْدِهَا Yaʹnî deveyi sürmeğe emr ettim; ve yukâlu: فُلَانٌ أَطْرَدَهُ السُّلْطَانُ إِذَا أَمَرَ بِإِخْرَاجِهِ مِنْ بَلَدِهِ İbnu’s-Sikkît eyitti: إِطْرَادٌ [iṯrâd] bir kimseyi merdûd etmek; yukâlu: أَطْرَدْتُهُ إِذَا صَيَّرْتَهُ طَرِيدًا Ve

طَرِيدٌ [ṯarîd] Hurmâ salkımının çöpüne dahi derler.

اَلْإِطِّرَادُ [el-iṯṯirâd] (hemzenin ve ṯâ’nın kesriyle ve teşdîdiyle) Birkaç nesne birbirine tâbiʹ olmak; yukâlu: إِطَّرَدَ الشَّيْءُ أَيْ تَبِعَ بَعْضُهُ بَعْضًا Ve cery ve istikâmet maʹnâsına da gelir; yukâlu: إِطَّرَدَ الْأَمْرُ إِذَا اسْتَقَامَ Ve cereyân etmek maʹnâsına da gelir, yukâlu: تَطَّرِدُ الْأَنْهَارُ أَيْ تَجْرِي

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı