اَلْإِطِّعَامُ [el-iṯṯiʹâm] (ṯâ’nın teşdîdiyle إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] vezninde) Hurmâ koruğu tatlılanmak maʹnâsınadır; yukâlu: إِطَّعَمَ الْبُسْرُ إِذَا صَارَ لَهُ طَعْمٌ Ve tekûlu’l-ʹArab: هُوَ لَا يَطَّعِمُ أَيْ لَا يَتَأَدَّبُ وَلَا يَنْجَعُ فِيهِ مَا يُصْلِحُهُ Yaʹnî filân kendisine medâr-ı fevz ü ıslâh olacak nush ve irşâd ve ʹibret te΄sîr eylememekle hergiz huşyâr ve müte΄eddib olmaz diyecek mahalde îrâd olunur.
اَلْإِطْعَامُ [el-iṯʹâm] (hemzenin kesriyle) Bir adama taʹâm yedirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَطْعَمَهُ إِذَا صَيَّرَهُ يَطْعَمُ Ve hurmâ ağacının yemişi yetişmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَطْعَمَ النَّخْلُ إِذَا أَدْرَكَ ثَمَرُهُ Ve ağacı aşılamak maʹnâsınadır; yukâlu: أَطْعَمَ الْغُصْنَ إِذَا وَصَلَ بِهِ غُصْنًا مِنْ غَيْرِ شَجَرِهِ
اَلْإِطِّعَامُ [el-iṯṯiʹâm] (hemzenin ve ṯâ’nın kesri ve teşdîdiyle) Hurmâ koruğu lezzet bağlamak; yukâlu: إِطَّعَمَتِ الْبُسْرَةُ إِذَا صَارَ لَهَا طَعْمٌ وَأَخَذَتِ الطَّعْمَ Pes bu طَعْمٌ [ṯaʹm]dan إِفْتِعَالٌ [iftiʹâl] olur, إِطَّلَبَ gibi طَلَبٌ [ṯaleb]den ve إِطَّرَدَ gibi طَرْدٌ [ṯard]dan.
اَلْإِطْعَامُ [el-iṯʹâm] (hemzenin kesriyle) Taʹâm yedirmek; tekûlu: أَطْعَمْتُهُ إِطْعَامًا Ve
إِطْعَامٌ [iṯʹâm] Hurmâ ağacı yemişi erişmeğe dahi derler; yukâlu: أَطْعَمَتِ النَّخْلَةُ إِذَا أَدْرَكَ ثَمَرُهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı