el-ḣazr ~ اَلْخَزْرُ

Kamus-ı Muhit - الخزر maddesi

اَلْخَزْرُ [el-ḣazr] (ḣâ’nın fethi ve zâ’nın sükûnuyla) Göz ucuyla bakmak maʹnâsınadır ki hod-bîn ve ʹadû bakışıdır; yukâlu: خَزَرَ الرَّجُلُ خَزْرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا نَظَرَ بِلَحْظِ الْعَيْنِ Ve bir kimse yâ bir nesne dâhiyelenmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَزَرَ إِذَا تَدَاهَى Ve kaçmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَزَرَ الرَّجُلُ إِذَا هَرَبَ

اَلْخَزَرُ [el-ḣazer] (ḣâ’nın ve zâ-yı muʹcemenin fethiyle) Bir adamın gözleri hılkî olarak kaypak olmak maʹnâsınadır ki “kirpik sıra bakar” olmaktır. ʹAlâ-kavlin göz dar ve küçük olmak yâhûd bir tarafıyla bakar şeklinde olmak yaʹnî yâ kuyruğu yâ pınarıyla akar gibi olmak yâhûd tîz tîz gözlerini açıp kapayarak bakar olmak yâhûd gözünün birisi şaşı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَزِرَ الرَّجُلُ خَزَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ تَكْسِرُ عَيْنُهُ بَصَرَهَا خِلْقَةً أَوْ صَارَتْ ضَيِّقَةً وَصَغِيرَةً أَوْ كَانَ يَنْظُرُ كَأَنَّهُ فِي أَحَدِ الشِّقَّيْنِ أَوْ يَفْتَحُ عَيْنَيْهِ وَيُغْمِضُهُمَا أَوْ أَحْوَلَ أَحَدِ الْعَيْنَيْنِ Ve

خَزَرٌ [Ḣazer] Cins-i insânîden bir tâ΄ifenin ismidir ki Baḩr-i Ḣazar dedikleri Baḩr-i Şirvân o tâ΄ifeye muzâftır; sevâhilinde mukîm olurlar. Gözleri dar ve küçük olmakla mübâlagaten ıtlâk olundu. Bunlar fi’l-asl kefere-i Etrâk’tan idi. Ve

خَزَرٌ [ḣazer] Yağlı çorbaya denir. Ve Yûsuf b. el-Mubârek el-Muḵrî lakabıdır. Ve Muḩammed b. ʹÖmer eṡ-Ṡûfî ceddinin lakabıdır ki muhaddislerdir. Ve Ḵâsım b. ʹAbdurraḩmân b. Ḣazer muhaddistir.

Vankulu Lugatı - الخزر maddesi

اَلْخَزْرُ [el-Ḣazr] (ḣâ’nın fethi ve zâ’nın sükûnuyla) Bir tâ΄ifedir.

اَلْخَزَرُ [el-ḣazer] (fethateynle) Göz küçük olmak.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı