اَلدَّعْمُ [ed-daʹm] (dâl’ın fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Bir tarafa meyl eylemiş nesneye dayak vurup doğrultmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَعَمَ الشَّيْءَ دَعْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا مَالَ فَأَقَامَهُ Ve cimâʹ eylemek, ʹalâ-kavlin dürtüştürmek yâhûd içine büsbütün sokmak maʹnâsınadır; yukâlu: دَعَمَ الْمَرْأَةَ إِذَا جَامَعَهَا أَوْ طَعَنَ فِيهَا أَوْ أَوْلَجَهُ أَجْمَعَ
اَلدَّعْمُ [ed-daʹm] (dâl’ın fethi ve ʹayn-ı mühmelenin sükûnuyla) Direk dikmek; tekûlu: دَعَمْتُ الشَّيْءَ دَعْمًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَعَلْتَهُ دِعَامَةً Ve
دَعْمٌ [daʹm] Kuvvete ve semizliğe dahi derler; yukâlu: لَا دَعْمَ بِفُلَانٍ إِذَا لَمْ يَكُنْ بِهِ قُوَّةٌ وَلَا سِمَنٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı