ed-diʹvet ~ اَلدِّعْوَةُ

Kamus-ı Muhit - الدعوة maddesi

اَلدِّعْوَةُ [ed-diʹvet] (dâl’ın kesriyle) Neseb husûsunda iddiʹâ eylemeğe mahsûstur, yaʹnî filân benim pederimdir yâhûd oğlumdur diye iddiʹâ eylemeye hâsstır; tekûlu: دَعَوْتُهُ بِابْنِ زَيْدٍ دِعْوَةً Ve bu maʹnâda ism olarak istiʹmâl olunur; yukâlu: بَيْنَهُمَا دِعْوَةٌ أَيِ ادِّعَاءٌ فِي النَّسَبِ

اَلدَّعْوَةُ [ed-daʹvet] (dâl’ın fethiyle) İsmdir, çağırmağa denir; ve minhu tekûlu: هُوَ مِنِّي دَعْوَةُ الرَّجُلِ أَيْ قَدْرَ مَا بَيْنِي وَبَيْنَهُ ذَاكَ Burada دَعْوَةٌ [daʹvet] lafzı zarfiyyet üzere mansûb olmakla filân ile mâ-beynimiz bir adamın çağırıp sesi yetişecek mesâfe mikdârınca demek olur. Ve refʹle olunca muzâf takdîr olunur; ve yukâlu: لَهُمُ الدَّعْوَةُ عَلَى غَيْرِهِمْ أَيْ يُبْدَأُ بِهِمْ فِي الدُّعَاءِ Yaʹnî “Onlar daʹvet olunmakta sâ΄irlere takdîm olunup kendilerden bed΄ olunur.” Pes burada mülâzeme yâhûd ıtlâk ve takyîd ʹalâkasıyla daʹvet takdîm maʹnâsında istiʹmâl olundu. Ve

دَعْوَةٌ [daʹvet] إِدِّعَاءٌ [iddiʹâ΄] mâddesinden ism olur, ke-mâ se-yuzkeru. Ve ʹahd ve peymân maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَيْنَهُمَا دَعْوَةٌ أَيْ حَلِفٌ Ve hâssaten bir adamı taʹâm ve ziyâfete çağırmak maʹnâsınadır; dâl’ın zammıyla da lügattir, مَدْعَاةٌ [medʹât] dahi bu maʹnâyadır; tekûlu: دَعَوْتُهُ دَعْوَةً وَمَدْعَاةً إِذَا طَلَبْتَهُ لِيَأْكُلَ عِنْدَكَ Ve ziyâfet maʹnâsında müstaʹmeldir; tekûlu: كُنَّا فِي دَعْوَةِ فُلَانٍ وَمَدْعَاتِهِ أَيْ فِي طَعَامِهِ

Vankulu Lugatı - الدعوة maddesi

اَلدِّعْوَةُ [ed-diʹvet] (dâl’ın kesri ve ʹayn’ın sükûnuyla) Nesebde olan iddiʹâya mahsûstur.

اَلدَّعْوَةُ [ed-daʹvet] (dâl’ın fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Taʹâm cemʹiyyeti.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı