اَلرَّشَمُ [er-reşem] (fethateynle) Sırtlan kısmının çehresinde olan karamtığa denir. Ve henüz zuhûr eylemeğe başlamış nebâta denir. Ve yerde olan yağmur eserine ve bulaşığına denir: Ve mutlakan eser ve nişâne maʹnâsınadır; bunda şîn’in sükûnuyla da lügattır. Ve masdar olur, taʹâmı koklayıp üzerine harîs ve şereh-mend olmak maʹnâsına; yukâlu: رَشِمَ الرَّجُلُ رَشَمًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ أَرْشَمَ
اَلرَّشْمُ [er-reşm] (râ’nın fethi ve şîn-i muʹcemenin sükûnuyla) Yazı yazmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَشَمَ إِلَيْهِ رَشْمًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا كَتَبَ Ve رَوْشَمٌ [revşem] dedikleri damga ile çeç harmanı mührlemek maʹnâsınadır; yukâlu: رَشَمَ الطَّعَامَ إِذَا خَتَمَهُ يَعْنِي بِالرَّوْشَمِ
اَلرَّشَمُ [er-reşem] (fethateynle) Evvel zuhûr eden nebâta derler. Ve
رَشَمٌ [reşem] Taʹâmı hırsla koklamağa dahi derler; yukâlu: رَشِمَ الرَّجُلُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا شَمَّ الطَّعَامَ حِرْصًا عَلَيْهِ
اَلرَّشْمُ [er-reşm] (râ’nın fethi ve şîn’in sükûnuyla) Buğdayı رَوْشَمٌ [revşem] dedikleri yazılı tahta ile mührlemek; tekûlu: رَشَمْتُ الطَّعَامَ أَرْشُمُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا حَتَمْتَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı