er-Rûm ~ اَلرُّومُ

Kamus-ı Muhit - الروم maddesi

اَلرُّومُ [er-Rûm] (râ’nın zammıyla) Nevʹ-i insândan bir sınf ve tâ΄ifedir ki Rûm b. ʹÎṡû b. İsḩâḵ ʹaleyhi’s-selâm neslinden münşaʹiblerdir. Ve رُومٌ [Rûm] lafzı cemʹ olur, müfredinde رُومِيٌّ [Rûmiyy] denir, زَنْجٌ [zenc] ve زَنْجِيٌّ [zenciyy] gibi; yukâlu: رَجُلٌ رُومِيٌّ وَهُمْ رُومٌ

اَلرَّوْمُ [er-revm] (نَوْمٌ [nevm] vezninde) ve

اَلْمَرَامُ [el-merâm] (mîm’in fethiyle) Taleb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: رَامَهُ يَرُومُهُ رَوْمًا وَمَرَامًا إِذَا طَلَبَهُ Ve

رَوْمٌ [revm] Kulağın yumuşağına denir; zammla da lügattır; yukâlu: أَصَابَ رَوْمَ أُذُنِهِ أَيْ شَحْمَتَهُ Ve ehl-i tecvîd ıstılâhında رَوْمُ الْحَرَكَةِ [revmu’l-ḩareket] kelimede olan gizlice hareke-i muhteleseden ʹibârettirve bu إِشْمَامٌ [işmâm]dan ekserdir, zîrâ إِشْمَامٌ [işmâm]da hareke istimâʹ olunur, her ne denli hafiyye ve muhtelese ise de beyne beyne olan hemzenin harekesi gibi, hemân harekeye işâret olur, el-hâsıl dürüst hareke değildir; yukâlu: وَقَفَ الْقَارِئُ عَلَى الرَّوْمِ وَهِيَ حَرَكَةٌ مُخْتَلَسَةٌ مُخْتَفَاةٌ وَهِيَ أَكْثَرُ مِنَ الْإِشْمَامِ لِأَنَّهَا تُسْمَعُ Ve

مَرَامٌ [merâm] Matlab maʹnâsına gelir; yukâlu: هُوَ بَعِيدُ الْمَرَامِ أَيِ الْمَطْلَبِ

Vankulu Lugatı - الروم maddesi

اَلرُّومُ [er-Rûm] (kezâlik râ’nın zammı ve meddiyle) Bir tâ΄ifedir ki onlar Rûm b. ʹÎṡû b. İsḩâḵ evlâdıdır; yukâlu: رُومِيٌّ وَرُومٌ مِثْلُ زِنْجِيٍّ وَزِنْجٍ Pes vâhidle cemʹ beyninde fark yâ΄-i müşeddede iledir, nitekim تَمْرٌ [temr]le تَمْرَةٌ [temret] beyninde fark hâ iledir.

اَلرَّوْمُ [er-revm] (râ’nın fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Taleb etmek; tekûlu: رُمْتُ الشَّيْءَ أَرُومُهُ رَوْمًا إِذَا طَلَبْتَهُ Ve

رَوْمُ الْحَرَكَةِ [revmu’l-ḩareket] ki Sîbeveyhi zikr etmiştir, kelimenin evvel şol gizli hareketidir ki nevʹ-i tahfîfiyle hâsıl olurve إِشْمَامٌ [işmâm]dan ekserdir, zîrâ hareket üslûbundadır, istimâʹ olunur, her ne denli muhtelese ise de yaʹnî hafî ise de beyne beyne olunan hemzenin hareketi gibi. Ve Bârî taʹâlâ ﴿شَهْرُ رَمَضَانَ﴾ (البقرة، 185) dediği kavli gibi ihfâ ile kırâ΄at eden kimse katında ki bu takdîrce râ’nın hareketi muhtelese olur. Ve râ΄-i evveli sâkin kılınmak câ΄iz değildir, zîrâ râ’dan evvel hâ sâkindir, pes sâkineyn hâlet-i vaslda cemʹ olmak lâzım olur, onlardan evvel harf-i lîn olmaksızın ve bu hod kelâm-ı ʹArabda vâkiʹ olmamıştır ve geri bunculayındır ﴿إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ﴾ (الحجر، 9) kavli ve ﴿أَمَّنْ لَا يَهِدِّي﴾ (يونس، 35) kavli ve ﴿يَخِصِّمُونَ﴾ (يس، 49) kavli ve bunlara benzer her ne var ise. Ve Ferrâ’nın ﴿شَهْرُ رَمَضَانَ﴾ kavlinde ve bunun emsâlinde idgâm olunmuştur dedikleri muʹteber değildir, zîrâ mâ-nahnu fîhten gaflete râciʹ olur. Ve şol kimse ki ihtilâs-ı hareket câ΄iz olmayan yerde sâkineyn beynin cemʹ etti, o hatâ etti, kırâ΄at-ı Ḩamza gibi, Bârî taʹâlânın ﴿فَمَا اسْطَاعُوا﴾ (الكهف، 97) dediği kavlinde, zîrâ sîn-i إِسْتِفْعَالٌ [istifʹâl]in vechen mine’l-vücûh tahrîki câ΄iz değildir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı